Wednesday, May 31, 2017

Bağışıklığımızı güçlendirmek için öneriler








Öncelikle bilmelisiniz ki düzenli bir yaşam, dengeli beslenme, uyku, egzersiz ve spor ile desteklenmiyorsa alacağınız geçici tedbirler umduğunuz kadar etkili olmayacaktır.


SPOR

Düzenli spor yapan kişilerin bağışıklık sistemi çok güçlü olur. Fiziksel aktivite ile büyüme hormonu, sitokin ve benzeri bağışıklık uyarıcı salgılar artar. 60 dakikalık orta ağırlıkta bir egzersiz sonunda yukarıda bahsedilen salgılar dışında bağışıklık hücrelerinde de ciddi aktivite artışı ortaya çıkar (makrofaj ve nötrofil adlı savunma hücrelerinin hareketliliği artar, “natural killer” -yani katil hücrelerin güçlendiği görülür)


UYKU
Uykunun bağışıklık sisteminin bütünlüğünde önemli bir rolü vardır. 2002 yılında gönüllü denekler üzerinde yapılan bir çalışmada uykusuz bırakılan bireylerin hücresel savunma sisteminde zayıflama, salgılarda da azalma olduğu tespit edilmiştir. Depresyon, reflü, ateşli başka hastalıklar veya bizzat primer uykusuz gibi durumlarda da bağışıklık sisteminin sitokin denen önemli salgılarında azalma olduğu da bilinmektedir. Bunun için günde 7 – 8 saatlik kaliteli bir uykunun temini gereklidir. Eğer uykuya dalma, uykuyu aralıksız sürdürme sorunları varsa mutlaka çocuk doktoru tarafından nedeni saptanıp gerekirse psikolojik destek için konsültasyon istenmelidir.

BESLENME DESTEKLERİ

Omega-3 yağ asitleri:
 Kolesterolü düşürücü ve kalbi destekleyici etkilerinin yanında bağışıklık sistemini de güçlendiren antienflamatuar etkiye de sahiptir. Çocuklarımızın beslenmesinde ton balığı, somon, uskumru, hamsi, ceviz, tam buğday ekmeği, semizotu ve brokoliye yer verilmelidir.

E vitamini:
Yağ asitlerinin vücut hücreleri tarafından kullanılabilmesi için gereklidir. Ayrıca E vitamininin enfeksiyon direncini arttırıcı ve antiinflamatuar etkisi vardır. Günlük E vitamini gereksinimi 2 yaş altında 100 mg, 2 yaş üstünde 200 mg’dır.

A vitamini: 
Mukozal zarların sağlamlığı için gereklidir. Akyuvarlar ve T-lenfositleri ile solunum, sindirim sistemleri ve idrar yollarını örten mukoza hücrelerinin sağlamlığı ve işlevleri için A vitamini şarttır.
Çocuklara önerilen günlük A vitamini miktarı 1000 – 2000 ünitedir. (200 ml tam yağlı süt veya yoğurtta 250 ünite, 1 yumurtada 300 ünite, 1 çay kaşığı tereyağında 350 ünite A vitamini bulunur) ayrıca yeşilbiber, havuç, brokoli, patates, yeşil yapraklı ve sarı sebzeler A vitamini ve beta karotenden zengindir.
1 çay kaşığı balık yağındaki A vitamini düzeyi ise 3000 üniteye kadar çıkabilmektedir. Çocuklar günde 5000 üniteye kadar A vitaminini sorunsuzca alabilir.
 Viral enfeksiyonlar sırasında balık yağı kullanımı sayesinde hızlı iyileşme ve komplikasyonlardan korunmanın mümkün olduğunu gösteren çok sayıda çalışma vardır.

D vitamini:
Gıdalarla alınan kalsiyumun bağırsaklardan emilip kana karışması, kandaki kalsiyumun da kemiklere oturup kemikleri sertleştirmesi için gereklidir. D vitamini yeteri kadar alınmazsa alınan kalsiyum dışkı ile atılır, vücuda yararı olmaz. Başlıca kalsiyum kaynakları süt ve yoğurt peynir gibi süt ürünleridir.
Gıdalarla alınan D vitamini öncüleri güneş ışındaki belli bir dalga boyuna sahip UV ışınları ile aktifleşir. Ancak gıdalarla yeterli D vitamini alınmaması halinde güneş ışığında uzun süre kalınması bile yeterli olmamaktadır. Çünkü aktive olacak D vitamini öncüsü deride bulunmamıştır. Yeterli gıda alınıyorsa güneşte 15 dakika kalınması kâfi olacaktır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar D vitamini ihtiyacımızın sanılandan çok daha fazla olduğunu göstermiştir. Oysa oldukça az sayıda gıdada D vitamini vardır. Bundan dolayı D vitamini takviyesi gereklidir.

Çinko: 
Çinko bağışıklık fonksiyonlarını uyarır, enfeksiyonlardan korur ve en başta antioksidan oluşumu olmak üzere birçok enzimatik işlevde katalizör olarak rol alır. Günlük çinko ihtiyacı 10 ile 20 mg kadardır. (Uzun süre çinko takviyesi verilecekse bu kez bakır eksikliği ortaya çıkabileceğinden, bakır/çinko oranı 1/10 olacak şekilde bakır da alınmalıdır)

C vitamini: 
Antiinflamatuar ve antioksidan etkiye sahiptir. Kış aylarında C vitamini takviyesi günde 1000 mg’a kadar çıkabilir. Bağışıklık sisteminin güçlü olmasında, düzenli C vitamini alımı, hastalık sırasında çok çok yüksek doz C vitamini alımından çok daha etkilidir.

 PROBİYOTİKLER:
Bağırsaklarda yararlı bakterilerin ve bunların ürettiği bağışıklık sistemin destekleyicilerinin üretimini attırmak sureti ile etki ederler. Doğal probiyotikler ev yoğurdu, kefir, boza, ev turşusu ve şalgam suyudur. Ayrıca piyasada probiyotikli tablet, toz ve şekerler de bulunmaktadır.

Bitkisel destekler:

Mürver: 
Kuzey ve güney yarımkürenin tropikal ve subtropikal alanlarında yetişen, çalılık bitkisidir. Uzun yıllardır Asya, Avrupa uzak doğu ve en son kuzey Amerika ülkelerinde kullanılan bir halk ilacıdır. İçerdikleri organik pigmentler, bioflavonoidler, tannin, viburnik asit, A, B ve çok miktarda C vitamini ile yararlılığını gösterir.  Bağışıklık sistemini uyaran mürverde bulunan quercetin ve antosiyanin adlı organik maddeler olduğu sanılmaktadır. Bu maddeler sitokin salgısında ciddi artış sağlayarak bağışıklığı güçlendirir. 1995 yılında Panama’daki grip salgınında tedavi amacıyla yaygın kullanımı başarılı olmuştur. İsrail’de bulunan Hasassah Onkoloji merkezindeki çalışmalarda da AIDS ve kanser tedavisinde yardımcı olduğu gösterilmiştir. Gripli kişilerde yapılan bir çalışmada 3 defa 15ml mürver ekstresi içen kişilerin %90’ında hastalık belirtileri 3 günde tamamen gerilemiş; plasebo alanlarda ağrı kesici ve burun spreylerine rağmen iyileşme 6 günden uzun sürmüştür.

Yaban mersini: Ana vatanı kuzey Amerika olan boyu 20cm ile 4m arasında değişen çalılık tarzı bir çiçekli bitkidir. Meyveleri 5 ile 15mm boyutlarda olup pekmez veya marmelat yapımında ve geleneksel tıpta kullanılır. Türkiye’de en çok Karadeniz bölgesinin yüksek bölgelerinde yetişir ve mavi yemiş veya Likapa adı ile bilinir. İçerdiği en az 15 farklı anthocyanoside ile bağışıklık sistemini uyarıcı etkiye sahiptir.

Ekinezya: 
En iyi bilinen ve en çok satılan bitkisel bağışıklık uyarıcısıdır. Çok güçlü bir sitokin olan interferon salgısını arttırarak etkisini gösterir. 2 aydan uzun süre kullanımında etkisini yitirdiği için düşük dozda düzenli kullanımı daha ekilidir.
 (Ekim – Mart arası öneriyoruz)

Siyah üzüm çekirdeği:
Temel görevi antioksidan olmasıdır. Vücudu serbest oksijen radikallerinden korur. Bu suretle DNA hasarını engelleyerek kanser oluşumunu azaltır. Damar sertliği, kalp krizi ve felçleri çok azaltır.

 BETA GLUKAN:
Tahıllarda, en çok da arpa tohumunda bulunan, suda çözünebilen büyük bir polisakkarit molekülüdür. Bilimsel olarak çok sayıda işlevi gösterilmiştir. En başta gelen yararları kalp sağlığına, kan şekeri düzeyine etkisi ve kilo verdirmesi ile bağışıklık sistemine etkisidir. 
Beta gukan nereden elde edilir?
Mantar ve mayalardan elde edilen beta glukanlar yüzyıllardır geleneksel Asya tıbbı tarafından bilinmekte ve kullanılmaktaydı. Son zamanlarda tahıllarda da beta glukanların bulunduğu keşfedildi.
Beta glukan bağışıklık sistemine nasıl etki eder?
Doğrudan makrofajlar ve bağışıklık sisteminin diğer hücresel elemanlarına bağlanıp onları aktive etmek sureti ile etki ederler. (makrofaj hücrelerinin yüzeylerinde, hücre zarlarında beta glukan reseptörü, yani alıcısı olması çok ilginçtir) Aktive olan makrofajlar lenf düğümlerine gider ve daha fazla sayıda makrofaj ve bağışıklık hücrelerini uyarır. Bakteriyel, viral ve parazitik enfeksiyonlara direnci arttırır. 
Beta glukanların, katil hücreleri ve makrofajları uyararak doğrudan ve makrofajların da sitotoksik T lenfositlerini harekete geçirmesi ile de dolaylı olarak kanserli hücrelerin yok edilmesini sağlama özelliği de vardır.

Sakınılması gerekenler:

Kolalı içecekler 

Kilo artışı: Obesite bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. 
Stres: Yeni yeni anlaşılan bir faktördür. İmmünoloji denen bağışıklık biliminin çok yeni bir dalı olan psiko-nöro-immünolojiye göre bir kişinin duyguları, yaşamında olup bitenler bağışıklıklarına doğrudan etili olur. Yani zihnimizi etkileyen faktörler dolaylı da olsa bağışıklığımızı da olumsuz etkileyebilir. Sınav stresi, kardeş kıskançlığı, okul korkusu, başarısızlık endişesi, boşanma veya bir aile ferdinin ölümü, değişik derecelerde bağışıklık sistemini etkiler.

Uykusuzluk

ÖZET:

Kış aylarında besinsel destek olarak her gün düşük dozda da olsa C vitamini, çinko, yaban mersini, mürver, ekinezya, prebiyotikler ve omega yağ asitlerinin tüketilmesini öneriyoruz

Meraklısına notlar:
Bağışıklık sistemimizin iki ana parçası vardır: hücreler ve salgıları (sitokinler, antikorlar vs) Bağışıklık yanıtı bu iki kısmın çalışması ile ortaya çıkar.
Bağışıklık yanıtı iki şekilde cereyan eder: Doğal bağışıklık ve edinilmiş bağışıklık. Bu ikisi birbiri ile etkileşim içinde çalışan iki sistemdir. Doğal bağışıklık, immün yanıtta ilk savunma hattı olarak kabul edilebilir. Hızlı ama her tür mikroorganizmaya karşı olan bir savunma sistemidir. Yani her tür mikrop veya etkene karşıdır. Edinsel immün sistem ise tek bir etkene özgü yavaş ama çok etkilidir. Örneğin aşılamalarla elde edilen, edinsel bağışıklıktır. Tek bir bakteri veya virüse spesifik savunma getirir.

Uzm. Dr Erdem UZUNOĞLU

Sunday, May 21, 2017

Bebeklere hangi ayda hangi ek gıda verelim?






2 yaşına kadar mümkünse  anne sütü vermeye devam edilmelidir.

6. ay : 
  • Yoğurt, kefir,
  • Yumurta  sarısı (1/8 ile  başlanır),
  • Elma, şeftali püresi,
  • Havuç suyu,
  • Pekmez,
  • Süt ve pirinç unu muhallebisi (şekersiz)
7. ay: 
  • Yumurta sarısı tam,
  • Et,
  • Balık (levrek, çipura, iri mezgit. lüfer),
  • Pirinç, ekmek içi,
  • Sebze çorbası veya püresi (havuç, patates, kabak)
8. ay:
  • Peynir (tuzsuz),
  • Baklagiller (mercimek, nohut, fasulye),
  • Kıymalı sebze yemeği,
  • Tarhana, mercimek çorbası,
  • Ceviz
9.ay: 
  • Ev yemekleri (tuzsuz, baharatsız),
  • Pilav, makarna,
  • Yumurta beyazı (allerjen!),
  • Kuzu karaciğeri (haftada bir)
12. ay: 
  • Aile sofrası
  • Bal, çilek, kivi gibi allerjen meyveler.
Not:
  • Kuruyemiş,  5 yaşa kadar ezilerek verilir (aspirasyon riski!),
  • Turunçgiller gaz yaptığı için 8. aydan sonra verilir,
  • Patlıcan ve mantar 1 yaşından önce verilmez.
Uzm.Dr. Nevin KURT


Bebeklerin 1 Yaşa Kadar Aylık Gelişimleri






1 AYLIK:
Eller yumruk şeklindedir.
Yüzüstü başını kısa süre tutabilir.
Annesini tanır. Sesini ve kokusunu ayırt eder.
Ortalama 17-20 saatini uykuda geçirir.
İnsan sesine tepki verir.
Bir nesneye bakabilir ancak henüz uzanamaz.

2  AYLIK:
Yüz üstü yatırıldığında başını kaldırabilir.
Başını dik tutabilir.
Nesneleri takip edebilir.
Gülümseyerek memnuniyetini ifade eder.
Kucağa alınmayı ve kucakta olmayı sever.
Nesneleri 180 derece takip edebilir.
Anneyi tanır,  bilinçli gülümser.

3 AYLIK:
Yüz üstü yatırıldığında kollarına dayanak başını ve göğsünü kaldırabilir.
Eşyalara uzanır ancak uzanıp yakalayamaz.
Sırt üstü yatarken ellerini hareket ettirerek seyreder.
Müzikten hoşlanır.
Eline oyuncak verildiğinde  kısa bir süre tutabilir.

4 AYLIK:
Yatarken bir yönden diğer yöne dönebilir. Genelde karın üstünden sırt üstüne doğru olur.
Herşeyi daha net görür.
Elini ve elindeki nesneleri ağzına sokmaya çalışır.

5  AYLIK:
Ellerinden tutularak kaldırıldığında başı ile govdesini aynı hizada tutabilir.
Neşe ile çığlıklar atabilir.
Üzüm kadar küçük nesnelere dikkat edebilir.
Yüzükoyun yatarken kollarını iki yana açıp başını kaldırabilir.
Ayağını ağzına götürebilir.

6 AYLIK:
Kısa süre oturtulmaktan hoşlanır.
Eşyaya uzanır , ağzına götürür.
İki elini birleştirebilir.
İlk dişleri çıkmaya başlayabilir.
Annesini ve biberonunu görünce heyecanlı sesler çıkarır.

7 AYLIK:
Yardımsız oturabilir.
Emeklemeye başlar.
Bir elindeki eşyayı öbür eline geçirebilir.
Aynaya bakmaktan hoşlanır.
Elindeki oyuncağını ağzına götürür.
İstediği yapılmassa ağlar.
Azarlanınca ya da sevilince tepki gösterir.
Etrafındaki yabancı insanları yadırgar.

8 AYLIK:
Tutunarak kalkmaya çalışır.
Topla oynamayı sever.
Bir yere tutunarak ayakta durabilir.
Ce-ee oynamayı sever.
Kraker gibi parmakla tutulan  bir yiyeceği yiyebilir.

9 AYLIK:
Anne  baba der.
El sallar.
Bardaktan yardımla su içebilir.
Oturur pozisyondan ayağa kalkabilir.
Ayaktayken kendini yere düşürerek oturur duruma  geçebilir.
Oyuncağının bir kısmını örttüğünüzde örtüyü çekip oyuncağını bulabilir.
Uzaktaki nesneleri emekleyerek gidip alabilir.

10 AYLIK:
Tutunarak ayağa kalkabilir.
Küçük cisimleri yakalayabilir.
Elindekini isteyerek atabilir.
İsmi ile çağrılınca tepki verir.
Eşyaları  baş parmağı ile gösterebilir.
Küçük cisimleri yakalayabilir.

11 AYLIK:
Ayakta durabilir.
Mobilyalara tutunarak yürüyebilir.
Ayaktayken düşmeden oturabilir.
Çekmece içlerini boşaltmaktan çok hoşlanır.
Baba meme mama dede gibi sözcükleri söyleyebilir.
Bardaktan tek başına su içebilir.
Şekil ve boyutlarla ilgilenir. Oyuncağında küçük parçaları büyük parçanın içine koyar.
Emekleyerek merdiven çıkabilir.

12 AYLIK:                
Bir elinden tutulursa yürüyebilir.
Basit emirleri anlar.
2-4 kelimeyi anlayarak konuşur.
Giyinirken annesine yardım eder.
Resimli kitaplara bakmaktan hoşlanır.
Tencere tava gibi mutfak eşyaları ile oynamaktan hoşlanır.
Eline kalem verildiğinde karalama yapabilir.
Top ile oynar,  topu size geri atabilir.
Işığı açıp kapatabilir.


Çok hareketlidir. Ev kazalarına karşı dikkat edilmeli!!

Bebeklerde Diş Çıkarma







Bebekler ilk dişlerini genelde 6.aydan itibaren çıkarmaya başlar.
En erken 4.aydan itibaren diş  çıkmaya başlayabilir , bu kalıtsal bir özellik gösterir. 
Diş çıkarma süreci 2.5-3  yaşa kadar devam eder.
 Kalıcı dişler de genelde 7. yaştan  itibaren çıkmaya başlar.

Bazı bebeklerde diş çıkarma sırasında görülen  ateş, hasta görünüm, uyku bozuklukları, ishal, kırmızı yanaklar, davranış  bozuklukları,  isilik ve kızarıklık gibi belirtilerin diş çıkarmayla ilgisi kanıtlanmamıştır.
 Ancak diş çıkarma sürecinde bağışıklık sistemi zayıflayabileceğinden  ikincil bir enfeksiyon olasılığı göz ardı edilmemelidir.

Diş çıkarma sırasında ilk bulgu salya akmasıdır. 
Salya akışı fazlalığı ağız çevresi  ve çenede tahriş yapabilir. 
Huzursuzluk, gece uyanmaları, hafif ateş, iştahta azalma sıktır. Kilo kaybı olabilir.

Her bebek bu süreci farklı atlatır. Bazı bebekler süreci rahat geçirirken, bazı bebekler daha zor atlatır.
Ağrı daha  çok arka azı dişleri çıkarırken görülür.


Dişler diş etlerinin altında, önce beyaz bir tümsek şeklinde gözükür, daha sonra da damağı patlatarak çıkarlar. 

Diş çıkarma sürecinde parmakla dişetini ovmak, buzdolabında soğutulmuş ( derin dondurucu kısmında değil ) içi su dolu diş kaşıyıcıları kullanmak uygun olur. 
Bebeği yalnız olmadığını hissettirmek için kucağa almak ve sevgi gösterisinde bulunmak önemlidir. 
Gerekli durumlarda doktor kontrolünde ağrı kesici jel ve şuruplar kullanılabilir.

Çocuklarda Ateş








Ateş normal bir vücut savunma mekanizmasıdır. Ateş bir belirtidir. Hastalık değildir. Altta yatan hastalık süresince devam edebilir.  Çocuğun genel durumu ateşin derecesinden daha önemlidir.

Normal Vücut Isısı , koltuk altında 37,4 C , Ağız içinde 37,5 C , Rektal (makattan) 38 C , Timpanik (kulaktan)37,8 C’nin altındadır.Bu değerlerin üstündeki değerler ateş olarak tanımlanır. 
Hipotermi: 35 C’nin altına inmesidir.

Çocuğun ateşli olduğu hissedildiğinde  vücut ısısının termometre ile ölçülmesi gerekir.
Ateş,bir taraftan vücudun enfeksiyon hastalıklarına karşı mücadelesini kolaylaştırırken diğer taraftan çocuğun konforunu azaltmaktadır. 
Tedavi ihtiyacını belirlemede  önemli olan ateşin yüksekliğinden  ziyade, ateşi olan çocuğun genel görünümüdür. Hafif ateşli ama hasta görünümlü bir çocuk, yüksek ateşli ama keyfi yerinde bir çocuğa göre değerlendirmede ve tedavide önceliklidir.

Ateşi olan bir çocuğun acilen bir hekim tarafından görülmesi gereken durumlar:
  • 3 aylıktan küçük  tüm bebeklerde ateş acil bir durumdur.
  • Havale geçirme
  • Bebeklerde emmeme ve ağlamama,
  • Ateşin rektal 39 C veya koltuk altı 38.5 C üzerinde olması
  • Devamlı ağlama huzursuzluk, rahatlatılamama
  • Ateş düşürücülerle düşmeyen ateşin olması
  • 3 günden uzun süren ateş
  • Ense sertliği ve sırt ağrısı, başını öne eğmede güçlük
  • Halüsinasyon görme
  • Hızlı veya yavaş soluk alıp verme, hışıltılı solunum, nefes alırken ötme sesi olması.
 Ayrıca
  • Önceden başka hastalığı olan (kalp hastalığı, kanser hastalığı gibi),
  • Ateşle birlikte cilt döküntüsü (kızarıklıklar) olan,
  • İshali 2-3 gündür geçmeyen,
  • 1 günden fazla kusması devam eden,
  • Boğaz-kulak ağrısı olan,
  • İdrar yaparken ağrısı olan çocuklar da acilen değerlendirilmelidir.
 SEMPTOMATİK ATEŞ TEDAVİSİ
  • Amaç vücut ısısının normale döndürülmesi olmamalıdır .
  • Büyük çocukların kendini iyi hissettiği, küçük çocukların ise rahatladığı bir vücut ısısı düzeyi tedavi için yeterlidir. 
  • Ilık suyla duş aldırmak çocuğu rahatlatabilir. Soğuk suyla duş damarlarda büzülmeye sebep olacağı için ateşi daha da artırabilir.
  • Ateşin düşmesi altta yatan hastalığın tedavisi anlamına gelmediği gibi, ciddi bakteriyel enfeksiyon ile viral hastalık ayırıcı tanısına da yardımcı olmaz.
ATEŞ DÜŞÜRÜCÜLER
  • Vücut sıcaklığını  1-2ºC azaltırlar
  • Amaç çocuğu fiziksel olarak rahatlatmak, ağrılarını azaltmaktır
  • Ateşi düşürmede parasetamol 1. seçenek, ibuprofen 2. seçenektir
  • Parasetamol (örnek: Parol)  ve İbuprofenin (örnek: Dolven) ateş düşürücü etkisi birbirine eştir
  • Birden fazla ateş düşürücü ardışık olarak kullanılmamalıdır.
  • Etkisiz ise doz yetersiz olabilir.
Ateş düşürücü olarak ASPİRİN VE NOVALJİN kullanılmamalıdır!

ATEŞLİ HAVALE GEÇİREN ÇOCUĞA EVDE İLK YARDIM :
  • Paniklemeyin, yan yatırın ve nöbet duruncaya kadar yanında kalın.
  • Havale geçirirken çocuğun ağzını açmaya çalışmamalıdır.
  • Havale sırasında baş aşağı çevirmek, suni solunum yapmak, suya sokmak yanlış müdahalelerdir. Havaleler genelde birkaç dakika kendiliğinden geçer.
  • Havale sırasında süre tutulmalıdır.
  • Havale uzun sürerse beklemeden acile götürün.
  • Havale geçtikten sonra ağız ve burunu temizleyin (kağıt mendil kullanmayın).
  • Çocuğun genel durumu iyi ve solunumu rahatsa ateşini ölçün ve düşürmeye çalışın, sonrasında hastaneye başvurun.
Aksi takdirde vakit kaybetmeden acile başvurun.

aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...