Monday, June 19, 2017

1-2 yaş çocuk beslenmesi





1-2 yaş Arası Beslenme:
Bebeklerde bir yaşından itibaren büyüme hızı yavaşlar. Bir yaşından iki yaşına kadar yılda 1-2 kg alırlar. Büyüme hızı yavaşladığı için yedikleri miktar ve öğün sayısı da azalır. Bu aylarda yemek yeme alışkanlıkları da  değişir. Yemek konusunda daha seçici olmaya başlarlar.
Az yiyen çocuklara öğünler arasında sağlıklı besinler verilebilir. Ama çocuk bir sonraki öğüne kadar bir şey yemeden beklerse acıkacağı için yemek yeme olasılığı artar.18 . aydan itibaren her öğün kaşık, bardak kullanmaya özendirilmelidir.iştahı azalan çocuğun yeterli beslenip beslenemediğini boy ve kilo takibi değerlendirebiliriz. Eğer çocuk boy ve kilo takibine göre yeterli büyüyorsa anneye göre birşey yemiyor olsa bile endişelenmeye gerek yoktur.
Annenin çocuğa sağlıkla besinler hazırlaması, yemek yeme miktarını çocuğa bırakması , yemek yeme konusunda ısrarcı olunmaması gerekir. Çocukların ağız tadı, tercihleri bu dönemde değişkenlik gösterir. Günlük ne yediğinden çok 2 haftada toplam aldığı besin miktarını gözlemlemek daha uygun olur.

 1-2 yaş grubunda günlük et,süt,tahıl, meyve sebze grubu gıdaları düzenli tüketmesine özen göstermeli. Günlük 35-400 mg.kalsiyum ihtiyacı vardır. 1kase yoğurt 200 mg. kalsiyum içerir. 1 bardak süt 200 mg kalsiyum içerir.Bu yaş grubunda günlük7-8 mg. demir ihtiyacı vardır. 1-2 köfte, bir yumurta, 3-4 kaşık bakliyatta bu miktar bulunur. C vitamini depolanmadığı için günlük alınmalı. Günde 600 U  D vitamini takviyesine devam etmeli. 

1-2 yaş dönemi için örnek menü:

kahvaltı:

1/2 bardak süt
1 yumurta, ya da bir kibrit kutusu kadar peynir
1 tatlı kaşığı tereyağ,
1 tatlı kaşığı bal yada pekmez
5 adet çekirdeği çıkarılmış zeytin
1 ince dilim ekmek
bir iki dilim domates, salatalık

Öğle Yemeği:
2-3 yemek kaşığı kıymalı sebze
1-2 kaşık bulgur pilavı
yoğurt

İkindi Öğünü:
1 kase yoğurt
1 küçük meyve

Akşam Öğünü:
1 kase çorba
1-2 adet köfte 
1/2 dilim ekmek

Gece:
anne sütü



9-12 aylık bebek beslenmesi








Anne sütü tamamlayıcısı olan ek besinler , bu dönemde asıl beslenme özelliğine döner.
Hazırlanan tüm ev yemekleri az yağlı , az tuzlu olması şartıyla püre halinde bebeğe verilir.
  • Besinler ayrı ayrı verilmeli ve isimleri söylenerek tanıtılmalıdır.
  • Yemekleri pişirme sırasında fazla su, tuz, yağ, salça, baharat kullanılmamalıdır.,
  • Yemeklerde zeytinyağı kullanılmalı, taze ve mevsiminde ürünlere yer verilmelidir.
  • Yemekler uzun süreli pişirme ve saklamaya maruz bırakılmamalıdır. 
  • Sıcak yemekler hemen dolaba konmamalı, soğuması beklenmelidir. 
  • Bebek için ayrı yemek pişirilmemeli, aile bebek ile birlikte hemen hemen aynı besin gruplarını tüketmelidir.
  • İstemediği besini yemesi için  zorlamamalı, açlık- tokluk mekanizması geliştiğinden, karar bebeğe bırakılmalıdır. 
  • Tüketmesi için gıdalar uzun süre açıkta ve oda sıcaklığında bekletilmemeli ve zararlı bileşen oluşumuna bu şekilde engel olunmalıdır. 
  • Yemek sonrası bardak ile birlikte kaynatılmış su verilebilir.
  •  1 yaşına kadar mutlaka içme suyu kaynatılarak verilmelidir.
  • 1 yaşında kilo alımı yavaşlar.
Örnek Menü:

Sabah:        kahvaltı- 1 bardak şekersiz süt ,
                                         1 yumurta sarısı
                                         1 tatlı kaşığı pekmez
                                         1 ince dilim ekmek
                                         1 çay kaşığı zeytinyağı

Ara:               meyve püresi

Öğlen:          sebzeli köfte/ dolma içi / kıymalı sebze püresi / kuru baklagil herhangi biri.
                        1 dilim ekmek içi,
                        yoğurt

İkindi:           yoğurt

Akşam:         öğle yemeğinin aynısı yada muhallebi.



Uzm.Dr. Nevin KURT



7-8 aylık bebek beslenmesi










7-8.aylarda da anne sütü temel besin  olarak devam ettirilmelidir.
Desteksiz oturmaya başladıkları anda mama sandalyesinde oturtulmalıdır, önüne ufak besin parçacıları konarak bebeğin elle yemesi teşvik edilmelidir. Küçük çubuklar halinde pişmiş havuç, kabak, patlıcan, kıymalı yaprak sarması, iyi pişmiş ve parçalara ayrılmış brokoli, karnıbahar, lokmalar halinde köfte parçaları, küçük parçalara bölünmüş lokma büyüklüğünde hafif sert ekmek bu tür yiyecekler arasında sayılabilir .
*asla üzüm, fındık, leblebi gibi yuvarlanıp bebeğin boğazına kaçacak yiyecekler verilmemelidir.

7-8 aylarda hangi besinleri eklemeliyiz?


  • sebze olarak brokoli, karnabahar, lahana, taze fasulye, enginar, kereviz eklenebilir.
  • tahıllı besinlerden  pirinç sebze püresine konabilir.
  • pekmez tatlandırıcı olarak kullanılabilir.
  • lor, çökelek, tuzu alınmış peynir başlanır. Evde lor peyniri nasıl yapılır: kaynayan süte ev yapımı yoğurt ya da limon suyu damlatılır. ( ya da ev yapımı organik elma sirkesi) bir iki kez karıştırıp üstü kapatılır. sütün kesilmesi beklenir. temiz bir tülbent yada süzgeçten  geçirilir.
  • baklagiller, mercimek, kabuklarını soymak şartıyla  nohut, kuru fasulye verilebilir.
  • balık başlanır. levrek, çipura, lüfer gibi. balık buğulama şeklinde verilmelidir.
  •  karaciğer kuzu karaciğeri tercih edilir. haftada bir suda haşlanır, zarı çıkarılır, sebze püresinin içine konur. 
  • tarhana çorbası verilebilir.
  • ceviz ezilerek eklenebilir.
  • mandalina, portakal gibi turunçgiller 8.aydan itibaren verilmeye başlanabilir.
  • soğan ,sarımsak az miktarda yemeklere eklenebilir.doğal antibiyotik özelliği taşır.
her öğün bir tepeleme çorba kaşığı et verilmeli.
besinler püre yerine çatalla ezilerek hafif pürtüklü olarak verilmeli.yemeklere zeytinyağı, tereyağı eklenmesi önemlidir.
 kahvaltı başlanır.  
her öğünde yaklaşık 2/3 kase ( bir kase 250 cc ) verilmeli.


8 aylık bebek için örnek menü:

06:00  anne sütü

09:00  kahvaltı: 1 çay bardağı ev yapımı taze meyve suyu, bir yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı peynir,  1 tatlı kaşığı pekmez, 1 tatlı kaşığı iyice ezilmiş ceviz içi, 1 çay kaşığı zeytinyağı.

12:00 kıymalı pirinçli sebze çorbası

15:00 anne sütü

18:00 2/3 kase yoğurt, yarım muz püresi

gece anne sütü.

Uzm.Dr. Nevin KURT


Thursday, June 15, 2017

6 aylık bebek beslenmesi








6 aylık bebekte ek gıdaya ilk olarak yoğurt, muhallebi ya da meyve püresi başlanır.

Yoğurt:  evde günlük olarak hazırlanmalıdır.
İkindi öğünü ek gıdası olarak yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir.
Hazırlanması: Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40 C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
Meyve püresi : İlk başlanacak meyveler mevsimine göre elma, armut, şeftali, kayısı, muz olabilir.hazırlarken dikkat edilecek husus, püre çok sıvı olmamalı, yoğun kıvamda olmalıdır.
Meyve püresi hazırlanması: meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir.
Meyve püresine şeker eklenmez.
İstenirse yoğurt ile karıştırılarak verilebilir.

Daha sonra sebze çorbalarına geçilir. Sebze olarak mevsimine göre havuç, patates, kabak, balkabağı, kereviz, yer elması, yeşil yapraklı sebzeler gibi az lifli , vitamin içeriği yüksek sebzeler seçilebilir,
Sebze çorbası öğlen öğününde 1-2 tatlı kaşığı başlanır.Hazırlanması: havuç , patates yıkanır kabukları soyulur, küp küp doğranır, bir yemek kaşığı pirinç/pirinç unu az miktar su ile tercihen çelik tencerede pişirilir. Bir yemek kaşığı zeytinyağı eklenir ve püre haline getirilir. Tuz eklenmez.
Bir hafta sonra pirinç yerine aynı miktarda bulgur eklenebilir, böylece besin çeşitliliği sağlanır. Mutlaka bir hafta içinde püreye 30 gr. (bir yemek kaşığı) kıyma eklenmelidir.

Muhallebi: Genellikle akşam öğünü olarak verilir. Gece uzun uyumaya yardımcı olur.
pastörize süt yada hazır mama ile hazırlanabilir.
Hazırlanması:
* 1 su bardağı inek sütü, 3 silme tatlı kaşığı pirinç unu, 2 tatlı kaşığı silme şeker ile yapılır.
pirinç unu soğuk sütün bir kısmı ile iyice ezilir, kalan süt eklenir ve karıştırılarak pişirilir, inmeye yakın şeker eklenir.
* 1 su bardağı su ve yaklaşık 3 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak su muhallebisi yapılır. Ateşten indirilir, hafif soğuduktan sonra 6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Gerekirse tel süzgeçten geçirilir.
7 ay dolunca tahıllı muhallebilere de geçilmelidir. Tahıla geç başlanması Çölyak hastalığı riskini arttırabilir. Tatlı sevmeyen özellikle de peynir seven bebeklere suyla pişirilen pirinç ununa 1-2 tatlı kaşığı labne peynir, 1 çay kaşığı tereyağ ile değişik lezzette doyurucu muhallebiler hazırlanabilir.

Yumurta : ilk denemede 1/8 oranında tattırılır, yumurta iyice yıkanır ve katı pişmiş yumurta sarısı 1 çay kaşığı başlanarak yemek programına eklenir, miktar gittikçe arttırılır. Bir hafta sonunda tam yumurta sarısına geçilebilir, 
Yumurta sarısı meyve , sebze püresi içine katılabilir.


6.5 aylık bebek için örnek menü:

07:00 Anne sütü

10:00 Elma püresi ( 3 yemek kaşığı )

13:00 Anne sütü

16:00 Etli havuç ve patates püresi ( 3 yemek kaşığı )

19:00 Anne sütü

gece   Anne sütü


Wednesday, June 14, 2017

bebeklerde ek gıdaya geçişte öneriler










Bebekler ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir.

Anne sütü ile beslenme iki yaşına kadar devam etmelidir. 

6. aylardan sonra başlanan ek gıdanın yanında bebeğin büyüme-gelişme, zeka gelişimi, hastalıklardan korunma gibi bir çok faydasından ötürü anne sütüne iki yaşına kadar devam edilmesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından da önerilmektedir.

Bebeklerde çiğneme becerisi 6. aydan sonra gelişmektedir. Katı besinlerin verilmeye başlandığı dönemde bebekler dilleri ile besinleri itebilir. Bu doğal bir tepkidir, besini reddetme olarak algılanmamalıdır, istem dışı yaptıkları bu hareket genellikle 7. ayda düzelir.

Bebekleri ek besinlere alıştırılırken tek besinle başlanır. Ek besin en az üç gün ardarda giderek artan miktarda verilir.
Başlangıçta ek besin miktarı değil, ek besin deneyimi önemlidir.

Ek gıda bebek aç iken, silikon kaşıkla, emzirme öncesi verilir. 
Bebek isterse ek gıda sonrası emebilir.

Ek gıda günde bir iki öğün sunulur, yavaş yavaş iki öğün tamamen doldurulur.

Bebeğinize verdiğiniz ek gıdalar anne sütünün tamamlayıcısıdır.

Mümkünse 6-8 ay arası halen günlük enerjinin %70-80’i anne sütünden olmalıdır.

Anne sütü bol ve bebek emmeye istekli, kilo alımı da iyiyse 8 ay dolana kadar günde 2 öğünden fazla eklenmeyerek anne sütünden daha bol faydalanması sağlanabilir.
Ancak sebze-meyve-muhallebi-yoğurt gibi tüm farklı lezzetlere alışabilmesi için bu her gün bu 4 öğünden herhangi 2’si dönüşümlü olarak verilebilir.

6-8 ay arası bebeğin günlük besin ihtiyacının %70'ini anne sütü ve %30'unu katı gıda oluşturmalıdır. (2 öğün katı gıda)
9-12 ay arası bebeklerde bu oran % 50 anne sütü, % 50 katı gıda olmalıdır. (3 öğün katı gıda)
1-2 yaş döneminde ise bebeğin günlük besin ihtiyacının %40'ını anne sütü, %60'ını ise katı gıda oluşturmalıdır. (3-5 öğün katı gıda)

İlk kez verilecek besinler haftada bir çeşit olacak şekilde verilerek olası bir alerjik reaksiyona hangi besinin neden olduğu anlaşılır. Bebeklerde besin allerjisinin en sık bulguları kusma, ishal, aşırı gaz artışı, huzursuzluk, ciltte döküntü ve bazen de kakada kan görülmesi şeklinde ortaya çıkar. Allerji yapma riski olan turunçgiller, yumurta, ekmek, balık ve et ilk verilecek besinler arasında yer almaz.

Bebeğimiz için hangi besinler uygun değildir?

  • Pırasa ve taze fasulye gibi uzun lifli sebzeler püre haline getirilmeleri zor olduğu için erken dönemde kullanılmaz. 
  • Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzelerin nitrat içerikleri bekletilmekle artacağından, pişirildikten hemen sonra yenmelidir.
  • Bakla nadir olmakla birlikte favizme yol açacağından, patlıcan da hiç mineral ve vitamin içermediğinden bebeklikte seçilecek uygun besinler değildir.
  • Bal, içeriğindeki alerjenler ve bazı toksinler dolayısıyla bebeklere 1 yaşından önce verilmemeli
  • Çilek , domates, kivi ve balık dışındaki deniz ürünleri alerjik reaksiyonlara sebep olabilir.
  • Tatlandırıcı içeren (sakarin, aspartam vs.) her türlü hazır gıda, doğal olmayan meyve suları kesinlikle verilmemeli..
  • Yumurtanın beyaz kısmı, yapısındaki proteinler nedeniyle yüksek alerjik özelliğe sahiptir. Alerjisi olmayan bebeklere 9-10 aylıktan sonra çok az miktarlarda başlanarak denenebilir.
  •  İnek sütü çiğ ve muhallebi içinde, alerji riski taşır. Yoğurt ve peynir haline geldikten sonra protein yapısı değiştiği için zararlı etkileri ortadan kalkar.
  • Salam, sosis ve sucuk gibi işlemden geçirilmiş etler,
  • konserveler; içeriğinde kimyasal maddeler bulunmasının yanı sıra yağ ve kolesterol yönünden zengin olmaları zararlı olabilir. 1 yaşından sonra da mümkünse kullanımının önüne geçilmelidir.
  • Sakatatlar, özellikle beyin virüs taşıma ihtimali nedeniyle bebeklere verilmemeli. 
  • Tütsülenmiş balıklar (somon veya alabalık) tazeliklerini korumak için genellikle nitratlarla işlem görmeleri nedeniyle zararlıdır. 
  • Kafein içeren kola, kahve, kakao, çikolata gibi besinler içerdiği kafeinle bebekte sinirlilik ve gerginlik yapabildiği gibi uykusuzluk problemi de yaratabilir. Kalsiyum gibi önemli minerallerinde vücutta kullanılmasını engeller.















Tuesday, June 13, 2017

Anne sütünü arttıran bitkisel kürler







Anne  sütünü arttıran kürler:


 Kürleri Uygulamadan Önce Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

Hamile bayanların, bebeklerini emziren annelerin mevsiminin dışında yetişen hormonlu ve ebter tohumlu sebzeleri tüketmemelerini özellikle belirtmek isterim.

Aynı anda birden fazla kürün uygulanmaması gerekmektedir.

Aşağıda birbirlerinden farklı birkaç tane kür önermiş bulunuyorum.

 Bu kürlerin tamamı anne sütünü artırıcı etkiye sahiptir.

 Özellikle, incir-havuç kürü ve taze beyaz dut oldukça güçlü bir galactogoguedur (anne sütünü artırıcı).

Bebeklerini emziren annelere öncelikle incir-havuç kürünü uygulamalarını öneririm.

·         Taze beyaz üzüm
·         Dereotu
·         İncir (taze veya kurutulmuş)
·         İncir-havuç
·         Taze beyaz dut
·         Haşlanmış taze beyaz dut Kurusu
·          
Bunların dışında diğer yardımcı kürlerse şunlardır:
·         Anason
·         Kereviz
·         Taze kereviz yaprakları
·         Bal kabağı
·         Çilek
·         Kıvırcık salata
·         Sumak
·         Rezene çayı
·         Tere

Kür 1: Günde iki porsiyon taze beyaz üzüm tüketmek anne sütünü artırıcıdır.

Kür 2: Sabah-akşam yemeklerden önce tüketeceğiniz dereotu sütünüzün artmasını sağlayacaktır.

Kür 3: Anne sütünü artırmak için haşlanmış kuru incir suyu da içebilirsiniz. Sekiz-dokuz adet kuru inciri yarım litre klorsuz suda en fazla on dakika haşlayınız. İkiye böldüğünüz suyu sabah-akşam olmak üzere günde iki kere tüketiniz.

Kür 4:Yarım litre kaynamakta olan klorsuz suyun içerisine sekiz - dokuz adet kuru inciri ikiye bölüp atınız.
 Ağzı kapalı olarak kısık ateşte beş dakika kaynatınız..
Beşinci dakikadan sonra içerisine bir adet havucu dilimleyip ağzı kapalı olarak kısık ateşte üç dakika daha kaynatınız.
Ilıyınca süzünüz.
Yirmibir gün boyunca öğleden önce ve öğleden sonra aç veya tok karnına birer su bardağı içiniz.


Bu kürler aynı anda uygulanmaz.
İncir-havuç kürü hariç, uygulama süresi bir haftadır. Bir haftanın sonunda uygulama bırakılır.
Bir hafta uyguladığınız herhangi bir kürden sonra tekrarlama ihtiyacı duyarsanız bu defa başka bir kürü uygulamanızda bir sakınca yoktur. Örneğin, bir hafta taze beyaz üzüm kürü uygulayıp bıraktınız. Daha sonraki bir dönemde yine bir hafta olmak üzere dereotu veya kuru incir kürünü uygulayabilirsiniz.
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu


 Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu nun izniyle www.profsaracoglu.com dan alınmıştır.


ANNE SÜTÜNÜN ARTMASI İÇİN ÖNERİLER




Anne Sütünü artıran en kıymetli besin sudur.

Yeteri kadar süt oluşabilmesi  için günde 2-2,5 litre su tüketmek önemlidir. 
Sütün önemli bir kısmı sudur.

 Ayrıca süt, kefir, ayran, komposto , limonata, boza, taze sıkılmış meyva suyu tüketerek sütünüzü artırabilirsiniz.

Bebeğinizi doğru şekilde emzirmelisiniz. Eğer  bebeğiniz memeyi doğru şekilde ve iyi kavramazsa yeterince süt emmeden yorulup memeyi bırakır. Ayrıca bebeğiniz memeyi iyi kavrayamassa daha çok hava yutacağı için gaz sancısı artacaktır.

Bebeğiniz sizi emdikçe sütünüz artar. Ne kadar sık emerse, o kadar süt yapımı artar. Sütünüz azsa, bebeğinizi sık sık ve uzun uzun emzirin, bu sütünüzü arttıracaktır.

Annenin emzirmeye istekli olması süt yapımı için çok önemlidir.

 Emzirme süresince alkol, sigara, kafeinli ve kola gibi gazlı içecekler kesinlikle tüketilmemelidir. Bunlar süt yapımını olumsuz etkiler.

 Gece emzirmeleri süt oluşumunu artıran önemli bir faktördür,

Emzirme döneminde hızlı kilo verdiren diyetlerden uzak durmak gerekir.

 Süt artırımı için kalsiyum yönünden zengin olan süt ve yoğurt, kefir, ayran, peynir gibi süt ürünlerini düzenli olarak tüketmek gerekir.

Her gün 1 yumurta veya 1 porsiyon etli sebze veya kurubaklagil yemeği yemelisiniz.

Beslenirken A vitamini yönünden zengin olan havuç, yeşil yapraklı sebzeler gibi besinleri mutlaka tüketmeye dikkat etmelisiniz.

Taze sebze ve meyveleri her gün düzenli olarak tüketmenizde fayda var.

Şalgam suyu, adaçayı, kimyon, anason, tarçın, soğan, sarımsak, nane, susam, sumak, tere, dereotu, havuç, rezene, maydanoz, marul, antep fıstığı, kereviz, enginar, hurma, kuru dut, kuru incir gibi besinler anne sütünü arttırır.

 Emzirme döneminde mutlaka stresten uzak durmalısınız.
 Stres, sütü azalttığı gibi, sütün kalitesini de bozabilir.



Monday, June 12, 2017

MUCİZEVİ BESİN: ANNE SÜTÜ




Doç. Dr. Nalan KARABAYIR

Bebek beslenmesinde Anne Sütünün tartışılmaz bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu mucize sıvı, içerdiği canlı hücrelerle yaşayan bir besindir aslında.

 Anne sütünün yararlarını şöyle bir hatırlayalım.

 Anne sütünün protein, şeker ve yağ içeriği bebek için en uygun bileşimdedir. 
Öyle ki, bu bileşim bebeğin doğum haftasına ve yaşına göre bile değişiklik gösterir. Zamanından önce doğan bir bebeğin annesinin sütünde tuz miktarı daha az, protein içeriği fazladır. 

Yaşamın ilk 3 günündeki halk arasında ağız sütü olarak bilinen kolostrum içinde  ise koruyucu maddeler, protein ve A vitamini   fazla, yağ, şeker ve tuz içeriği ise azdır. Çok yoğun olan bu ilk sütün doğar doğmaz, en geç bir saat içinde bebeğe verilmesi bebeğin infeksiyonlardan korunması açısından önem taşır.

 Kolostrum adeta bebeğin ilk aşısıdır.

 Yaşamın 3. gününden sonra protein içeriği azalır, yağ içeriği artar. Böylelikle bebek daha kolay doyar. 

Anne sütü sindirilmesi en  kolay besin olması nedeniyle anne sütü ile beslenen bebeklerde kusma, gaz sancısı, ishal, besin alerjisi gibi durumlar daha az sıklıkla görülür. 

Anne sütü o kadar iyi sindirilir ki, bazı bebeklerde dışkılama sıklığı 7 günde bir bile olabilir. 

İçerdiği vitamin ve minerallerin emilimi çok iyi olduğundan demir eksikliği gibi durumlar daha nadir görülür. 

Anne sütü hazırlanması en kolay, en steril besindir. Anne her yerde, her zaman, bebeği istediği anda besleme şansına sahiptir.

 En ekonomik besin olan anne sütünün aile bütçesine katkısı da gözardı edilemez. 

Anne sütü alan bebeklerin büyüme- gelişmeleri de idealdir.

 Anne sütü ile beslenen bebeklerin zeka puanlarının da beslenmeyenlere göre daha yüksek olduğu bilinir.
Ayrıca temel güven duygusunun gelişimi de anne sütü alan bebeklerde daha kolaydır.  

Anne sütü bebeğin tüm yaşamının kalitesini etkiler. 
Yapılan çalışmalar anne sütü alan bebeklerde ileri yaşamlarında obezite, şeker hastalığı ve kalp-damar hastalıklarına daha az yakalandıklarını göstermektedir. 

Anne sütünün anne sağlığı üzerine de olumlu etkileri vardır. 

Bebeklerini anne sütü ile besleyen annelerin eski formlarına dönmeleri daha kolaydır.

 Ayrıca emziren annelerde meme ve  yumurtalık kanserine yakalanma olasılığı daha azdır. Son yıllarda anne sütünün yararlı etkilerinden faydalanmak üzere kanser tedavisinde tamamlayıcı tedavi olarak anne sütü kullanımı tartışılmaktadır.

Bazı anneler sütlerinin yetersiz olduğunu düşünürler. 
Oysa, anne sütünün yetersiz olma durumu ancak 100 annenin birinde karşılaşılan bir durumdur.
 Birkaç öneriyle de bu durum ortadan kaldırılabilir. 
Ayda en az 500 gr kilo alan, günde 5-6 kez idrarla dolu bez alınan bebek için aldığı anne sütü yeterlidir. 
Bu konuda hem sağlık çalışanlarının, hem de yakın çevrenin anneye destek olması önemlidir. 
Sürekli bebeğin aç kaldığı, biberonla beslenmesi gerektiği söylenmesi annenin özgüvenini kaybetmesine, sonunda da bebeğin anne sütünden mahrum kalmasına yol açacaktır.



güneş ışığı ilacınız olsun

Doç. Dr. Hasan Önal

Damarlarımızda dolaşan, hücrelerimizde yer alan demir elementinin, evrenin oluşumu sırasında yer alan demir elementi ile aynı olduğunu öğrendiğimde etkilendiğimi itiraf edeyim. İzlemiş olduğum belgeselde sunucu hepimizde biraz yıldız tozu olduğundan bahsetmekte idi. Bu yazı biraz bu konu ile ilgili olup insanoğlunun güneş ile etkileşiminde bahsetmek istiyorum.
Güneş ışığı: vitamin D nin ötesinde faydaları
Dışarı çıkmak, hava almak, güneş ışığını hissetmek herkesi hem fiziksel hem de psikolojik olarak rahatlatır. Evdeki yapay ışık yani elektrik ile elde edilen ışık yerine güneş ışığı daha faydalıdır. Güneş ışığı olmadan dünyada yaşam mümkün değil. Işık besin ve su gibi vücudumuz için bir ihtiyaçtır. Newton bir güneş ışını demetini karanlık bir odada bir prizmada geçirdiğinde, bildiğimiz beyaz ışık cam prizmanın öbür yüzünden çıkarken mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı renkli ışınlara ayrılmıştı. Bu renkli ışın demetlerine tayf denir. Ultraviole B ışığı, vitamin D sentezini sağlayan güneş ışığı spektrumunun küçük bir parçasını oluştur. Güneş ışığının insan vücuduna olan faydası vitamin D sentezinin ötesindedir.
Güneş ışığı içerisindeki farklı ışık spektrumlarının faydalarına kısaca değinirsek:
Kırmızı ışık/infrared ışık spektrumu, mitokondri adını verdiğimiz hücrenin enerji santralı üzerinden hücrelerimize enerji depolar. Kırmızı ışığın bu faydası nedeni ile 1895 yılında suçiçeği tedavisinde, antibiotikler bulunmadan 100 yıl önce tüberküloz tedavisinde kullanılmıştır. Yine 1970 li yıllarda yaraların hızlı iyileştirilmesinde kullanılmıştır. K lazer olarak bilinen kırmızı ışık türü, sadece deri ile sınırlı kalmaz derin dokulara ulaştığı için diyabetik yaraların tedavisinde kullanılmıştır. Yine infrared saunalardan yine sağlık amacı ile yararlanılmaktadır. Literatür incelendiğinde kırmızı ışığın yaşa bağlı sarı nokta hastalığında, diz artrozu, selülit, saç kaybı, fibromiyalji ve hipotiroidizm tedavisinde kullanıldığı bildirilmektedir.
Mavi ışık hastanelerden edinilmiş antibotiğe dirençli MRSA olarak bilenen tehlikeli bakterilerin dakikalar içinde öldürülmesini sağlar. LED ışığı (470 nm) bu amaçla kullanılabilecek çok ucuz tedavi yöntemidir. Mavi ışık akne tedavisinde FDA tarafından onaylanmıştır.
Ultraviole A: Cildimizin kırışmasına, doku hasarına neden olan kaçınılması önerilen Ultraviole A nın bile bazı faydaları vardır. Ciltte depolanmış olan nitrik oksidin (NO)  salgılanmasını sağlar. NO damarlarımız genişletir, tansiyonumuzu düşürür, bakterilerin öldürülmesine, kanser ile savaşa katılır. Güçlü bir antioksidandır.  Ultraviole A tamamen kötü demek doğru değildir. Aşırı Ultraviole A  zararlıdır.
Ultraviole B (UVB) ışığı, D vitamin sentezini sağlar. D vitamin üzerinden kemik sağlığı, otoimmun hastalıklar, sedef hastalığı, vitiligo, ekzema, astım ve kanser gibi pek çok hastalıkta olumlu etkilerine bültenimizde defalarca yer verilmiştir.
Bugün güneş ışığının doğal antidepresan olduğu beyindeki serotonin döngüsünü artırdığı bilinmektedir.
Doğal ışık ve karanlık döngüsü içimizdeki biyolojik saati her gün ayarlar. Bu döngünün sağlıklı gerçekleşmesi uyku kalitesini sağlar. İç saatiniz düzgün çalışmıyorsa daha çok GABA sentezlenir. Aşırı GABA beyinin hafıza bölümümü baskılar, kısa süreli hafızanın zayıflamasına neden olur. Yaratıcık ve öğrenme perfomansı bozulur. Kalitesiz az uyku stres hormonu olarak bilenen kortizolün sürekli yüksek kalmasına neden olur. Bu durum sizin kalp hızınızın ve tansiyonun yükselmesine eden olur. Beyindeki belirli bölgelerin etkisi ile sindirim faaliyeti durur, kaslarda gerilim oluşur. Yoğun stres baş ağrısı, depresyon, sindirim sorunları, anksiyete, yüksek tansiyon oluşturur. Uykusuzluk açlık ve tokluk ile ilgili hormonları etkiler. Örneğin leptin düzeyi azalır, ghrelin düzeyi artarki bu da açlık hissini tetikler. Az uykuda, çok uykuda tip II diyabet riskini artırır. Uyku ile ilgili önemli tavsiyeler için bültenimizde yayınlanan “Bilinmeyen yönleriyle uyku” yazısını okuyun.
Yaşı 45 yaş ve üzeri olan bireylerde güneş ile az karşılaşanlara göre çok karşılaşanlarda kognitif fonksiyonların daha iyi olduğu bilinmektedir. Gün içinde güneş ışığı ile karşılaşmak beyinin hipokampus bölgesinde serotonin artışına neden olur, iç saatimizi yeniden ayarlar ve böylece hafıza güçlenir.
Güneş ışığından bahsedip cilt kanserinden bahsetmemek olmaz. UVB ışığı ile kronik olarak karşılaşmak cildin belirli tabakalarının (stratum korneum) kalınlaşmasına ve hiperkeratoza yol açarak ciltten zararlı ışınların geçişine engel olur. UVB elastik dokunun birikimine neden olur ki bu durum “solar elastoz” olarak bilinir. Solar elastoz bazal hücreli karsinom isimli cilt kanseri için koruyucu olduğu kabul edilir. En tehlikeli cilt kanseri olarak bilinen melanomun solar elastoz bulunan tipi geç yaşta ortaya çıkarken solar keratoz bulunmayan tipi erken yaşta görülür. Yani sürekli güneş ile karşılaşmak melanom ortaya çıkış yaşını ileriye atmaktadır. Nitekim melanom beklenilenin aksine çiftci ya da balıkcı gibi sürekli güneş ile karşılaşanlarda değil kapı dışarı çıkmayanlarda daha sık görülür. Çalışmalar tatilde karşılaşılan güneş ışığının cilt kanseri sıklığını artırmadığını göstermiştir. Sokaklarda oynayan çocuklarda yine cilt kanseri riski düşük bulunmuştur. Sonuç olarak güneş yanığı yapmadan güneş ile kronik olarak karşılaşmak cilt kanseri sıklığını artırmayıp tam aksine koruyucudur.
Evrenin oluşumu ile birlikte insanoğlunu sarıp sarmalayan ve onu yaşamda tutan önemli bir güç olan güneşi terk edemeyiz. Yapay ışıklar altından bir an önce çıkmalıyız. Güneşin bize sağladıklarını yapay olarak karşılayabileceğimiz düşüncesinden bir an önce vazgeçmeliyiz.


Doç.Dr. Hasan Önal'ın izniyle  www.beslenmebulteni.com dan alınmıştır.

Sunday, June 4, 2017

İnfantil kolik






İnfantil kolik nedir ? :

Bebeklerde üç haftadan fazla, haftada en az üç gün, günde üç saati aşan huzursuzluk ve ağlama nöbetleri olarak tanımlanır ve  bebeklerin % 5-25’inde rastlanır.
Kolik doğumdan sonra ikinci-üçüncü haftalarda başlar, altıncı-sekizinci haftalarda artar ve üçüncü- dördüncü aylarda kaybolur.

 Kolik ağlaması, normal ağlamadan farklıdır; aniden başlar, yüksek sesle sürekli bir ağlamadır, bebek sakinleştirilemeden saatlerce ağlayabilir.
Meme aranan bir bebek emmeye başladıktan kısa bir süre sonra ağlayarak emmeyi bırakabilir ya da tam uykuya dalmışken birkaç dakika sonra uyanarak ağlamaya devam edebilir.
Genelde öğleden sonra veya akşam saatlerinde gözlenir genelde her gün yineler.
Nöbetler sırasında bebeğin yüzünde bir ağrı ifadesi oluşur, yumruklarının sıkar, ayaklarını karnına çeker, bebeğin yüzünde kızarma, ağız çevresinde solukluk gözlenebilir. Nöbet bebeğin kaka yapması veya gaz çıkarması ile sonlanabilir ya da tamamen yorulması ile bitebilir.
Beslenme ve uyku düzeni ağlamayla bozulur; bebek huysuzlaşır.

  İnfantil koliğin ayırıcı  tanısına neler vardır ? :

  •  İnfeksiyonlar: Otitis media, idrar yolu infeksiyonu, stomatit, menenjit 
  • Gastrointestinal sorunlar: Peristaltizm sorunları, gastroözofageal reflü, invajinasyon, herni 
  • Travma: Korneal abrazyon, gözde yabancı cisim, parmağa saç turnikesi, çocuk istismarı 
  • Beslenme: Anne sütünden geçen ilaçlar, inek sütü alerjisi
  • İlaç reaksiyonu: Aşı reaksiyonu, yenidoğanlarda ilaç yoksunluğu 
  • Nörolojik: West sendromu, olgunlaşma gecikmesi 
  •  Kardiyovasküler: Aritmi (supraventriküler taşikardi), konjestif kalp yetersizliği 
Ne yapalım?

infantil koliğin etkili, kesin olarak kanıtlanmış bir tedavi yöntemi yoktur. Ailelerin koliğin genellikle geçici bir durum olduğu konusunda bilgilendirilmesi, rahatlatılması ve desteklenmesi çok önemlidir.
Farmakolojik tedavi (ilaç) için yeterli kanıt bulunmadığı bildirilmektedir. 

Bir çalışmada davranış tedavisinin biraz daha etkili olduğu belirtilmiştir.
  • bebeği aşırı uyarılmaktan ve yorulmaktan korumak,
  • kolik nöbetleri sırasında bebeği ritmik şekilde sallamak, 
  • arabasıyla gezdirmek,
  • bebeği kanguru içinde ya da annenin kucağında göğsüne yaslanmış şekilde tutmak, 
  • sıkıca ve kundaklar gibi sarmak,sarılmak, 
  • sırtına, hafifçe, aralıklı olarak minik vuruşlar uygulamak,
  • karına sıcak havlu uygulamak,
  • ılık banyo yaptırmak,
  • şarkı söylemek,
  • masaj yapmak 
  • vantilatör, elektrik süpürgesi, saç kurutma makinesi ve doğadaki seslere benzeyen ritmik sesler (beyaz gürültü) dinletmek ..
Uzm.Dr. Nevin KURT



aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...