Monday, June 12, 2017

güneş ışığı ilacınız olsun

Doç. Dr. Hasan Önal

Damarlarımızda dolaşan, hücrelerimizde yer alan demir elementinin, evrenin oluşumu sırasında yer alan demir elementi ile aynı olduğunu öğrendiğimde etkilendiğimi itiraf edeyim. İzlemiş olduğum belgeselde sunucu hepimizde biraz yıldız tozu olduğundan bahsetmekte idi. Bu yazı biraz bu konu ile ilgili olup insanoğlunun güneş ile etkileşiminde bahsetmek istiyorum.
Güneş ışığı: vitamin D nin ötesinde faydaları
Dışarı çıkmak, hava almak, güneş ışığını hissetmek herkesi hem fiziksel hem de psikolojik olarak rahatlatır. Evdeki yapay ışık yani elektrik ile elde edilen ışık yerine güneş ışığı daha faydalıdır. Güneş ışığı olmadan dünyada yaşam mümkün değil. Işık besin ve su gibi vücudumuz için bir ihtiyaçtır. Newton bir güneş ışını demetini karanlık bir odada bir prizmada geçirdiğinde, bildiğimiz beyaz ışık cam prizmanın öbür yüzünden çıkarken mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı renkli ışınlara ayrılmıştı. Bu renkli ışın demetlerine tayf denir. Ultraviole B ışığı, vitamin D sentezini sağlayan güneş ışığı spektrumunun küçük bir parçasını oluştur. Güneş ışığının insan vücuduna olan faydası vitamin D sentezinin ötesindedir.
Güneş ışığı içerisindeki farklı ışık spektrumlarının faydalarına kısaca değinirsek:
Kırmızı ışık/infrared ışık spektrumu, mitokondri adını verdiğimiz hücrenin enerji santralı üzerinden hücrelerimize enerji depolar. Kırmızı ışığın bu faydası nedeni ile 1895 yılında suçiçeği tedavisinde, antibiotikler bulunmadan 100 yıl önce tüberküloz tedavisinde kullanılmıştır. Yine 1970 li yıllarda yaraların hızlı iyileştirilmesinde kullanılmıştır. K lazer olarak bilinen kırmızı ışık türü, sadece deri ile sınırlı kalmaz derin dokulara ulaştığı için diyabetik yaraların tedavisinde kullanılmıştır. Yine infrared saunalardan yine sağlık amacı ile yararlanılmaktadır. Literatür incelendiğinde kırmızı ışığın yaşa bağlı sarı nokta hastalığında, diz artrozu, selülit, saç kaybı, fibromiyalji ve hipotiroidizm tedavisinde kullanıldığı bildirilmektedir.
Mavi ışık hastanelerden edinilmiş antibotiğe dirençli MRSA olarak bilenen tehlikeli bakterilerin dakikalar içinde öldürülmesini sağlar. LED ışığı (470 nm) bu amaçla kullanılabilecek çok ucuz tedavi yöntemidir. Mavi ışık akne tedavisinde FDA tarafından onaylanmıştır.
Ultraviole A: Cildimizin kırışmasına, doku hasarına neden olan kaçınılması önerilen Ultraviole A nın bile bazı faydaları vardır. Ciltte depolanmış olan nitrik oksidin (NO)  salgılanmasını sağlar. NO damarlarımız genişletir, tansiyonumuzu düşürür, bakterilerin öldürülmesine, kanser ile savaşa katılır. Güçlü bir antioksidandır.  Ultraviole A tamamen kötü demek doğru değildir. Aşırı Ultraviole A  zararlıdır.
Ultraviole B (UVB) ışığı, D vitamin sentezini sağlar. D vitamin üzerinden kemik sağlığı, otoimmun hastalıklar, sedef hastalığı, vitiligo, ekzema, astım ve kanser gibi pek çok hastalıkta olumlu etkilerine bültenimizde defalarca yer verilmiştir.
Bugün güneş ışığının doğal antidepresan olduğu beyindeki serotonin döngüsünü artırdığı bilinmektedir.
Doğal ışık ve karanlık döngüsü içimizdeki biyolojik saati her gün ayarlar. Bu döngünün sağlıklı gerçekleşmesi uyku kalitesini sağlar. İç saatiniz düzgün çalışmıyorsa daha çok GABA sentezlenir. Aşırı GABA beyinin hafıza bölümümü baskılar, kısa süreli hafızanın zayıflamasına neden olur. Yaratıcık ve öğrenme perfomansı bozulur. Kalitesiz az uyku stres hormonu olarak bilenen kortizolün sürekli yüksek kalmasına neden olur. Bu durum sizin kalp hızınızın ve tansiyonun yükselmesine eden olur. Beyindeki belirli bölgelerin etkisi ile sindirim faaliyeti durur, kaslarda gerilim oluşur. Yoğun stres baş ağrısı, depresyon, sindirim sorunları, anksiyete, yüksek tansiyon oluşturur. Uykusuzluk açlık ve tokluk ile ilgili hormonları etkiler. Örneğin leptin düzeyi azalır, ghrelin düzeyi artarki bu da açlık hissini tetikler. Az uykuda, çok uykuda tip II diyabet riskini artırır. Uyku ile ilgili önemli tavsiyeler için bültenimizde yayınlanan “Bilinmeyen yönleriyle uyku” yazısını okuyun.
Yaşı 45 yaş ve üzeri olan bireylerde güneş ile az karşılaşanlara göre çok karşılaşanlarda kognitif fonksiyonların daha iyi olduğu bilinmektedir. Gün içinde güneş ışığı ile karşılaşmak beyinin hipokampus bölgesinde serotonin artışına neden olur, iç saatimizi yeniden ayarlar ve böylece hafıza güçlenir.
Güneş ışığından bahsedip cilt kanserinden bahsetmemek olmaz. UVB ışığı ile kronik olarak karşılaşmak cildin belirli tabakalarının (stratum korneum) kalınlaşmasına ve hiperkeratoza yol açarak ciltten zararlı ışınların geçişine engel olur. UVB elastik dokunun birikimine neden olur ki bu durum “solar elastoz” olarak bilinir. Solar elastoz bazal hücreli karsinom isimli cilt kanseri için koruyucu olduğu kabul edilir. En tehlikeli cilt kanseri olarak bilinen melanomun solar elastoz bulunan tipi geç yaşta ortaya çıkarken solar keratoz bulunmayan tipi erken yaşta görülür. Yani sürekli güneş ile karşılaşmak melanom ortaya çıkış yaşını ileriye atmaktadır. Nitekim melanom beklenilenin aksine çiftci ya da balıkcı gibi sürekli güneş ile karşılaşanlarda değil kapı dışarı çıkmayanlarda daha sık görülür. Çalışmalar tatilde karşılaşılan güneş ışığının cilt kanseri sıklığını artırmadığını göstermiştir. Sokaklarda oynayan çocuklarda yine cilt kanseri riski düşük bulunmuştur. Sonuç olarak güneş yanığı yapmadan güneş ile kronik olarak karşılaşmak cilt kanseri sıklığını artırmayıp tam aksine koruyucudur.
Evrenin oluşumu ile birlikte insanoğlunu sarıp sarmalayan ve onu yaşamda tutan önemli bir güç olan güneşi terk edemeyiz. Yapay ışıklar altından bir an önce çıkmalıyız. Güneşin bize sağladıklarını yapay olarak karşılayabileceğimiz düşüncesinden bir an önce vazgeçmeliyiz.


Doç.Dr. Hasan Önal'ın izniyle  www.beslenmebulteni.com dan alınmıştır.

No comments:

Post a Comment

aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...