Friday, March 30, 2018

El - Ayak - Ağız Hastalığı









El-ayak-ağız hastalığı Coxackie virusu ile oluşan viral bir hastalıktır. 
Oldukça bulaşıcıdır. Kreşlerde, okullarda  yaz ve sonbaharda salgınlar yapabilir. Çoğunlukla 5 yaşın altındaki  çocuklarda görülür. 
Hastalık  ateş, boğaz ağrısı ve iştahsızlık şeklinde başlar.
 Ateşten 2-3 gün sonra  ağız içinde  ve  el  ve ayak içinde içi sıvı dolu  döküntüler ile kendini gösterir.
 Deri döküntüsü ağız içi afttan bir iki gün sonra görülür, küçük kırmızı noktalar halinde başlar, içi sıvı dolu hale gelir.
 Döküntüler ağrılıdır , bazen kaşıntı görülebilir, gövdede ve bez bölgesinde de görülür. 
Döküntüler 1 hafta kadar sürebilir.
 Ateş değişkendir, 39-40  derece ye  kadar çıkabilir. 
 Hastalığın geç döneminde tırnaklar kendiliğinden düşebilir.
Özellikle küçük çocuklarda ağız içindeki aftlara bağlı olarak beslenme güçlüğü görülebilir. 
Hastalıktan korunmak için el temizliğine dikkat etmek gerekir, özellikle tuvaletten sonra veya bez değiştirdikten sonra mutlaka el yıkamak, çocukların kullandığı tüm malzemelerin  ve oyuncakların temizliğini ve dezenfeksiyonunu sağlamak önemlidir. Hastalara sarılmak , öpmek gibi yakın temastan ve ortak eşya kullanımından kaçınmak gerekir. 
Hastalığın  özel bir tedavisi  yoktur.
 Antibiyotik kullanmak gereksizdir.  
Ateş düşürücü ve ağrı kesici kullanılabilir. 
Ağız yaralarına özel  solusyonlar kullanılabilir. 
Bağışıklığı güçlendirmek için vitamin ve çinko desteği yapılabilir,
Beslenmede dikkat edilecek noktalar:
Ağiz içi aftlarda nasıl beslenmeli?
YASAKLAR: bisküvi, kızarmış ekmek, havuç gibi sert ve sivri gıdalardan kaçınılmalı, turunçgiller portakal, mandalina, greyfurt, limon ve suları , domates gibi asidik yiyecekler ,turşu, tuz ve baharatlı besinler, çok soğuk ya da sıcak besinler.
Neler verilebilir?
-çorba, özellikle tarhana çorbası probiyotik içermesi açısından da besleyici değeri yüksektir.
-yoğurt, ayran
blenderda hazırlanmış süt+ muz+ bal + bisküvi
-baklagiller,
-fırında pisirilmiş meyve (armut elma..)
-meyveleri blenderdan gecirilmiş, az şekerli koyu kıvamlı komposto

Tedavi:
Karbonatlı su ile gargara:
* 1çay bardağı ılık su içine 1çay kaşığı karbonat ile günde 2-3 kez ağız içi temizliği yapılır
* propolis
* Karadut şurubu ile gargara
* B vitamini:  özellikle yeşil yapraklı taze çiğ sebzelerde ya da ilaçların içinde bulunur-Çay: içerdiği tanninler nedeniyle yara iyileştirici etkisi vardır. küçük çocuklarda poşet çayı 60 saniye aftın üzerinde tutmak fayda sağlayabilir..
* Büyük çocuklarda buzlu su ağrıyı hafifletir.
Doktorunuzun önereceği özel ağız içi sprey ve kremler.


Tuesday, March 27, 2018

Çocuklarda Besin Allerjileri




Besin alerjisi ; normalde sorun olmayan bazı besinlere  karşı vücutta aşırı tepki görülmesi durumudur.
Çocuklarda besin alerjisi genelde ilk 3 yaşta görülür.
Besin allerjisi olan çocukların  yanaklarında pütürlü döküntüler ve ciltte kuruluk gibi bulgular vardır.  
En sık görülen  besin alerjisi inek sütüne karşıdır, daha sonra yumurta alerjisi görülür. Buğday unu, fındık, fıstık,  balık ve diğer  deniz ürünleri de en sık alerji yapan besin maddeleridir. Bu 5 gıda türü tüm besin allerjilerinin %  90’ını oluşturur. Besin allerjisi , genelde maruz kalınan besinin ikinci kez vücuda alınması ile meydan gelir.İlk alımdan sonra vücutta bu besin maddesine karşı meydana gelen antikorlar alerjiye sebep olan etkendir..
Besin alerjisi en sık çocuklarda atopik dermatit ( egzema) ile karşımıza çıkar. Besin allerjisi olan çocukta sıklıkla mide barsak tutulumu görülür, ilk bir yaşta fışkırır tarzda kusma ve ishal görülebilir. Bu kusmalar;  alerji yapan besinin diyetten çıkarılmasıyla sona erer, ancak besin yeniden verildiğinde  tekrar başlar.
Daha az görülmekle beraber besin alerjisine bağlı ürtiker ( kurdeşen ) denilen ciltten kabarık, kaşıntılı bir döküntü gelişebilir. Bu alerjik döküntü bazı hastalarda anjioödem adı verilen yaygın vücut şişmesine dönüşebilir.
Besin alerjisine bağlı en ciddi ve en korkulan tepki anafilaksidir.  Anafilaksi ciltte ürtiker,  tansiyon düşmesi, nefes alıp vermede zorlanma ve en son kalp durmasına kadar giden  belirtilerin görüldüğü bir durumdur, hayatı tehdit eden ciddi bir tepkidir ve acilen müdahaleyi  gerektirir..
Besin allerjilerinin % 90 sebebi inek sütü, yumurta, balık ve deniz ürünleri, buğday unu ve benzeri tahıllar ile fındık fıstık ceviz gibi kuruyemişlere karşı gelişir.
Bu gıdalara alerji olup olmadığı kandan yapılan bir testle görülebilir. Ancak bu testlerle her zaman alerji tespit edilemiyebilir.
Şüpheli durumda ciltten bir testle alerjik duruma bakılabilir. Bu teste alerji prick testi (delme-delme) deri testi denir. Bazen de bütün testler negatif çıkabilir ancak çocukta o besini verdiğimizde anormal tepki olabilir. Bu gibi durumlarda  annenin gözlemi önemlidir.
Çocuklarda alerjiye neden olan gıdalardan fıstık gibi kuruyemişlere ve balığa olan allerjiler, diğer besin allerjilerine göre daha kalıcıdır, erişkin döneminde de devam edebilir. İnek sütü, yumurta gibi besinlere olan alerjiler üç yaşına doğru düzelmeye başlar.

Hangi besine karşı alerji geliştiği tespit edildiyse, o besin diyetten  çıkarılır. Dışardan  alınacak besinlerin içerikleri tüketilmeden  önce kontrol edilmeli ve mutlak sürette o besinden uzak durulmalıdır. Besin alerjisi tedavisinde: alerji hafif ise  allerji şurupları ile tedavi yeterlidir.
Ciddi allerjik tepki beklenen durumlarda anaflaksi gibi, çocuğun yanında epinefrin enjektörü taşınmalıdır. Ciddi alerjik tepki beklenen çocukların alerji uzmanı takibinde olması gerekir.







Monday, March 26, 2018

Kışın Çocuklar Hasta Olmasınlar























Prof. Dr. Yonca Tabak



kışın yapacağımız birkaç yaşam tarzı değişikliği ile çocuğunuz nasıl daha az hasta olabilir, bu konuda neler yapılabilir?

1-DONDURMAYA SON
Öncelikle soğuk ve bağışıklık arasındaki ilişkiyi inceleyelim.

 Vücudumuza bir enfeksiyon girdiğinde bağışıklık sisteminin koruyucu hücreleri o bölgeye kan yolu ile dolayısıyla damarlarla gelir.
Soğuk havada damarlar büzüşür yani daralır ve o bölgeye yeterince kan gitmez. Kan gitmeyince o bölge savunmasız kalır.

Dolayısıyla kışın, enfeksiyonlara yatkın olan çocuklara dondurma yedirmeyin.

2- TERİ ÜSTÜNDE SOĞUMASIN
Üşütme ve hasta olma arası ilişki bu yüzden var.
Bu nedenle çocuğun üşütmemesi de önemli.
Çünkü üşüyünce kan en hayati iç organlara gönderilir.
Boğaz yolu gibi dışa açık organlara daha az kan gider.
Solunum yolu enfeksiyonları o yüzden kışın daha fazla görülür.
Ders aralarında koşup, terleyen çocukların teri üzerinde soğumasın diye cilt sıcaklığını optimize eden termal atlet giydirin.
3- ALIŞVERİŞ MERKEZİ VE KAPALI YÜZME HAVUZLARINDAN UZAK DURUN
Kışın mikrop kaynağı olan alışveriş merkezlerindeki oyun alanlarından uzak durun.
Onun yerine hafta sonu kısa süreli de olsa, çocuğun oksijen alacağı ve güneş ışığı göreceği bir açık hava aktivitesi ayarlayın.
Çocuğunuzu koşacağı bir spora gönderin. Basketbol, voleybol, tenis bu anlamda çok etkilidir.

Kışın kapalı havuzlarda yüzme sporu, dezenfektan klor kokusu, rutubet ve saçların ıslak kalma ihtimali nedeniyle risklidir.

4- RUTUBETTEN UZAK DURUN
Rutubet, sigara kadar tehlikeli bir ev-içi hava kirliliği kaynağıdır.
Altta alerji olmasına ya da olmamasına bakmadan tüm ev hakli için sık solunum yolu enfeksiyonu ve astım nedenidir.
Başka odada var, banyoda var, bize gelmiyor diye düşünmeyin.
Herhangi bir odadaki rutubet varsa bütün odalara hava ile yayılır ve sizi hasta eder.
O yüzden bir an evvel havalar henüz iyiyken rutubetin kaynağından kurutun.

5- ÇİKOLATA VE ABUR CUBURA İZİN VERMEYİN
Boğaz yolumuzda sağlıklı ve sağlıksız mikroplardan oluşan bir mikrop tabakası vardır.
Bizi hastalıktan koruyan dost mikroplar çok kırılgandır. En ufak tahriş edici ile ölürler.
Onlar ölünce ortamı boş bulan hastalık ediciler ortamı ele geçirir ve çocuk kendi mikrobu ile hasta olur.
Bu dost mikropları öldüren ve çocukları hastalıklara açık hale getiren en önemli etken çocuk reflüsüdür.
Çocuk reflüsünü en çok tetikleyen şey de çikolata, kakaolu ürünler ve neredeyse bütün çocukların rahatça tükettiği abur cuburlardır.
 Benim çocuğumda reflü yok, demeyin, her çocuğun midesi reflüye yatkındır.
Ve çocuğunuzun bu kış daha az hasta olmasını istiyorsanız çocuğunuza okullardaki çikolatalı doğum günü pastaları, paketli tuzlu krakerler de dahil abur cubur yemesine izin vermeyin.
Bu, okul idareleri ile veya diğer velilerle mücadele etmek demek olsa da inanın eğer başarırsanız, buna değeceğini göreceksiniz.

6-UYKU ÖNCESİ YEMEK YEDİRMEYİN, SÜT İÇİRMEYİN.
Aynı şekilde çocuk midesi tam olgunlaşmadığı için erişkine kıyasla kısmen gevşek olduğundan gece yatmadan önce iki saat çocuğunuza bir şey yedirmeyin.
Gece yatmadan önce süt içirmeyin.
Sadece su içsin.
Gündüzleri okulda çocuğunuzun yemekten sonra en az 2 saat öğlen uykusuna yatırılmasına izin vermeyin.

7- YEMEKTEN SONRA MİDEYİ SIKIŞTIRACAK EGZERSİZ YAPTIRMAYIN
Akşamları, çocuğunuzla vakit geçirmek için az zaman kaldığını biliyorum.
Bazılarınız bu sürede top, güreş gibi fiziksel oyunlar oynuyor çocuğuyla.
Ama eğer çocuğunuz az hasta olsun istiyorsanız çocuklarınıza yemekten sonra 1-2 saat aktif egzersiz yaptırmayın.
 Okulda da yemekten sonra en az bir saat fiziksel aktivite, beden eğitimi yapmamasını sağlayın.
 Çocuğun okulda yemekten sonra uyumasına izin vermeyin.

8-PORTAKAL SUYUNA YÜKLENMEYİN
Bağışıklığı güçlendirmek için bol çiğ meyve, sebze yedirin.
Ancak çok ekşi meyveler olmasın. Mesela, çocuğa C vitamini yüklemek için ekşi portakal suyu yüklemeyin.
Daha tatlı ve bol P vitamini içeren, elma, muz, üzüm kış için çok destekleyici meyvelerdir.

Elma, havuç, üzüm suyu sabah için iyi bir başlangıç olacaktır.

9-KAHVALTI ETMEDEN OKULA GÖNDERMEYİN
Tam gün okula giden çocukların sabah kahvaltı etmeden okul servisine bindiği ve kahvaltıyı okulda yaptığını gözlemliyorum.
Aç karnına okul servisi mide bulantısı yapabilir.
 Mide bulantısı da reflü ve hastalığa davetiye demek olacaktır.

Çocuğunuzu erken kaldırıp, hızlı hazır kahvaltılık gevreklerle değil,  peynir, ekmek, zeytin, yumurta gibi doğal gıdalarla kahvaltı yapmasını sağlayın.
Olmuyorsa en az bir tane muz yedikten sonra okula gönderin.

10-ŞİFA NİYETİNE ÇİĞ SARIMSAK, SOĞAN, BAL YÜKLEMEYİN
Televizyonlardan her duyduğunuzu çocuğunuza uygulamayın.
 Örneğin, antibiyotik niyetine çiğ sarımsak, soğan vermeyin.
Çocuk midesi kaldırmaz, reflü olur ve bir bakarsınız daha da hasta olmuş.
 Balın asit değeri limona eşittir.
Çocuğunuza şifa niyetine kaşık kaşık bal yedirmeyin.

Meyve şekerli az pişmiş bir marmelat çok daha güvenli olabilir.

Çocukları Alerji ve Astımdan Korumak İçin Temel Beslenme İlkeleri

















Prof. Dr. Yonca Tabak

Alerji ve astım günümüzde en sık rastlanan ve hızla artmaya devam eden kronik hastalıkların başında geliyor.
Dünya’da çocuk ve erişkin yaklaşık 300 milyon kişinin bu hastalıktan etkilendiği tahmin ediliyor. 2025 yılı itibariyle yaklaşık 100 milyon kişinin daha astım olacağı ön görülmektedir. 
Batılı yaşam tarzını benimsemiş ülkelerde daha sık görülen astımdaki bu artışın çevre ve beslenme tarzlarındaki değişimden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Antioksidanlar bu konuda en çok araştırılan besin öğelerini oluşturmaktadır.
Hava kirliliği, gıdaların üzerindeki, hatta kıyafetlerin yapımında kullanılan bitkisel pamuk gibi malzemelerin üretimi sırasında kullanılan böcek ilacı vb kimyasallar, ozon vücudumuzda oksidasyona neden olmaktadır. 
Oksidasyonu bir demirin paslanmasına benzetebiliriz. Oksidan maddelerin günümüzde alerjinin yanı sıra kansere de neden olabildiği gözlenmektedir. Vücudumuzun bu diş etkenlerle mücadelede kullandığı bir antioksidan rezervi vardır. Fakat bu rezerv aşıldığında oksidan maddeler alerjik hastalıkların gerek ortaya çıkışına gerekse var olan alerjinin kötüleşmesine neden olabilmektedir.
 C vitamini, A vitamini, E vitamini ve selenyum bilinen en etkin antioksidanlardır.
Selenyum
Kümes hayvanları, deniz ürünleri, et, sarımsak, soğan ve kırmızı biber selenyumdan zengin gıdalardır.
Yapılan çalışmalarda, astımlı hastaların kan selenyum düzeylerinin düşük olduğu gözlenmiştir.
Hamilelikte selenyumdan fakir beslenmenin bebekte selenyum eksikliğine yol açtığı ve kan selenyum düzeyleri düşük doğan çocuklarda ileride daha fazla astım geliştiği görülmüştür.
Bu yüzden gerek çocukların gerekse erişkinlerin selenyumdan zengin beslenmelerinde fayda vardır.
E Vitamini
Önemli bir antioksidan olduğu bilinen E vitamininden zengin yeşil yapraklı sebze, fındık-ceviz gibi kabuklu yemiş ve hububatların diyette bol yer alması günlük alımı artıracaktır.
E vitamini eksikliğinin çocuklarda alerji gelişimini artırdığı; astım ve alerjik nezleye yol açtığı görülmektedir.
Çocukların damak tadını sebze ve kuruyemişten yana düzeltmek için bu gıdaların onların seveceği şekilde sunulması çok önemlidir.
 Ispanaklı börek, cevizli meyve tatlıları gibi sunumlar bu yönde çocukların ilgisini çekebilir.
A ve C-VİTAMİNİ; FLAVONOİDLER
C vitamininden zengin portakal, mandalina, kivi gibi gıdalardan zengin beslenmek astımı olan çocuklarda hastalığın seyrine olumlu etki etmektedir.
 A vitamininden zengin havuç, yumurta gibi gıdaların dengeli bir şekilde beslenme düzenine sokulması çok önemlidir.
Benzer şekilde flavonoid (P vitamini)’ den zengin muz, elma ve elma suyu tüketmenin de astım belirtilerini azalttığı gözlenmiştir.
OMEGA 3, OMEGA 6 YAĞ ASİTLERİ
Batılı beslenme tarzında omega-6 yağ asidi içeren margarin ve bitkisel yağlardan zengin; omega 3 yağ asidi içeren taze yağlı balıklardan (ton balığı, somon, alabalık) ve tereyağı gibi hayvansal yağlardan fakir beslenme ağırlık kazanmıştır. Kalp sağlığı için yapılan önerilerin bu yönde katkısı olmuştur.
 Diyette omega 3’ün azalması ; omega-6 ‘nın artması alerji ve astım gelişimini arttırmaktadır.
Omega 3 yağ asidinden zengin yağlı balık veya balık yağı tüketmenin, zeytin yağı ağırlıklı Akdeniz diyeti uygulamanın çocuk ve erişkinlerde astım riskini azalttığı gösterilmiştir.
D VİTAMİNİ
Dünya’da alerji ve astım sıklığındaki hızlı artıştan kısmen D vitamini eksikliği sorumlu tutulmaktadır.
Kışın kapalı alanlarda daha çok vakit geçirmek, yazın ise cilt kanseri endişesi daha az güneşe çıkmak D vitamini sentezinin azaltmaktadır.
 Özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğinin astımı ağırlaştırdığı görülmektedir. Bu yüzden özellikle kış aylarında D vitamini içeren vitamin takviyeleri, balık yağı şurupları ile birlikte verilebilir.
Alerji ve Astım Hastalarının Uzak Durması Gereken Gıdalar
Alerji ve astımı önlemek için tüketilmesi gereken gıdalar kadar, tüketilmemesi gereken gıdalar da büyük önem taşımaktadır.
Özellikle son yılarda çocuklarda kötü beslenme sonucu oluşan reflü ve bunun sonucunda gelişen astım vakalarına çok daha fazla rastlanmaktadır.
Reflü çoğu zaman sessiz reflü şeklinde hiç bulgu vermezken bazı çocuklarda ses kısıklığı, geğirme, ağız kokusu, diş gıcırdatma, iştahsızlık, hıçkırık, karın ağrısı, mide bulantısı veya kusma şeklinde kendini gösterebilmektedir.
Hiçbir şey yemiyor bari sevdiği kakaolu gıdaları tüketsin mantığı bu kısır döngüyü daha da kötüleştirmektedir. Kakao, kahve gibi bol miktarda kafein içeren bir gıdadır.
Kafein de mide başını gevşeten ve mide asit salgısını artıran bir maddedir. Kakaolu çikolata, gofret, kakaolu fındık ezmesi, kakaolu süt gibi yiyeceklerin çok tüketilmesi sonucu hiç alerjisi olmayan çocuklarda bile astım gelişmektedir.
Mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin salgılattığı düşünülen çikolata ve içeriğindeki kakao çocuklarda bir tür bağımlılık yaratmaktadır.
Hele çocukta zaten astım varsa astımın doğal bir sonucu olarak gelişen reflü kakaolu gıda tüketimi ile daha da kötüleşmektedir.
Bu nedenle çocuk beslenmesinde kakaolu , çikolatalı gıdaların çıkarılması genel bir sağlık kuralı olmalıdır.
Günümüzde hamburger, patates kızartması, ketçap, mayonez ve kolalı içecek 5 ‘lisi birçok çocuğun günlük beslenmesinin bir parçası haline gelmiş durumda.
Ancak yapılan çalışmalar gösteriyor ki haftada 1 ve daha fazla hamburger tüketmek çocuklarda astım riskini belirgin biçimde artırıyor.
Haftada 3 ve daha fazla hamburger tüketen çocuklarda ise astım riski hiç tüketmeyenlere kıyasla % 40 artıyor.
Oldukça yüksek olan bu rakam dikkatleri çocuklarımızın beslenmesine yeniden çekmek için iyi bir neden.
Unutulmamalıdır ki, en iyi tedavi hastalığı olmadan önleyen koruyucu tedavidir.
 Bu tip yiyeceklerin evde hazırlanması, gerek katkı maddeleri gerekse ketçap, mayonez gibi reflüyü daha da artırıcı ek maddelerden uzak durulması açısından iyi bir alternatif olacaktır.
Bu hazır gıda tüketimine çoğu zaman kolalı ve gazlı içecekler eşlik etmektedir.
Kola kafein içerdiğinden ve gazlı içecekler reflüyü daha da artırdığından uzak durulması gereken gıdalar içinde yer almalıdır.
Üzerinde durulması gereken, çocuk beslenmesinde yapılan en büyük yanlışlardan birisi de çocuğa gece yatmadan önce süt içirilmesidir.
Alerjik astımı olan çocuğun mide başı normalden gevşek olduğundan bu çocuklara içirilen süt yatar pozisyona geçildiğinde içeriğindeki mide asidi ile birlikte yutma borusunda yukarı solunum sistemine kaçmaktadır.
Bunun sonucu olarak sinüzit, astım bronşit ve hatta larenjit olarak bilinen ve ses kısıklığı ile seyreden krup atakları gelişebilmektedir.
Çocukların yatmadan önceki 2 saat su dışında bir gıda tüketmesi son derece sakıncalıdır.
Özetlersek:
Alerji ve Astım Hastaları İçin Koruyucu Beslenme Önerileri
  • Antioksidanlardan zengin havuç, yeşil yapraklı sebze, tam tahıllı ekmek, fındık-ceviz gibi kabuklu yemişler tüketilmesi,
  • C vitamininden zengin portakal, mandalina, çilek, kivi ağırlıklı olarak tüm meyvelerin diyette bol yer tutması,
  •  Flavonoidden zengin muz, elma ve elma suyu tüketiminin artırılması,
  •  Omega 3 ‘den zengin taze yağlı balık ve zeytin yağının bol tüketildiği Akdeniz diyetinin tercih edilmesi,
  • Anne adaylarının hamilelikte antioksidan ve omega 3’den zengin beslenmesi,
  • Doymuş bitkisel yağ içeren hazır paketlenmiş gıdalardan uzak durulması,
  • Mümkün olduğunca doğal, taze hazırlanmış gıdaların tercih edilmesi,
  • Kış aylarında da güneşe çıkılması,
  •  Çocuklara hangi yaşta olurlarsa olsunlar kışın D vitamini takviyesi yapılması,
  • D vitamini dışındaki vitamin ve minerallerin hap şeklinde değil mümkün olduğunca gıdalar yolu ile alınması..
Çocuk Beslenmesinden Uzak Tutulması Gereken 10 Gıda
1- Çikolata ve kakaolu gıdalar
2- Kakaolu fındık ezmeleri
3- Kolalı içecekler
4- Çay, kahve ve buzlu çay
5- Patates kızartması, cips
6- Ketçap
7- Mayonez
8- Hazır meyve suları ve gazlı içecekler
9- Hamburger, pizza, lahmacun
10- Yoğun baharat içeren sucuk, çiğ köfte vb. gıdalar



Çocuğunuz Hasta Olmasın !!









Prof.Dr. Yonca Tabak

Okullarda hemen hemen her çocuğun bir şekilde aksırıp, tıksırdığı, öksürdüğü, neredeyse sağlam çocuğun olmadığı ve bunun normal olduğuna hepiniz inandınız. Ne yapalım, kış ayları, hastalıklar bulaşıyor deyip, hasta oldukça çocuğunuzu doktora götürmeyi, vitamin şurupları vermeyi seçtiniz.,
 Ama hala çocuklar hasta. Neden?
Çocuklar Her Zaman Mikrobu Birbirinden Kapmıyor!
Nedeni sınıflardaki birçok hasta çocuğun hastalığı aslında bir diğer çocuktan kapmıyor olması.
Çocuk toplumunda her 3 çocuktan birinde gizli, fark edilmeyen reflü olduğuna dikkat çekmek isterim. Çocuk mide yapısı, bütün gelişmekte olan organlar gibi 18 yaşına kadar zamanla olgunlaşır ve tam kapasite mide başını tutar hale gelir. Dolayısıyla, bu yaş altındaki birçok okul çocuğunun, siz fark etseniz de etmeseniz de midesi gevşek. Bu da demektir ki, her çocuk bir miktar reflüye, yani mide içeriğinin yemek borusundan yukarı, solunum sistemine kaçmasına müsait.
Bir de eğer, kakaolu çikolata, kakaolu süt, kakaolu kahvaltılık gevrek, kakaolu fındık ezmesi gibi gıdaları, gazlı içecek, kahve, cips, fastfood yemeği, bütün çocuklar yiyor psikolojisi ile, o da haftada bir bile olsa tüketiyorsa, işte size reflüye davetiye.
Hastalıkların Sorumlusu Kreşe Gidiyor Olmak Mı?
Anneler her zaman aynı şeyi söylüyor. “Çocuğum okula başladı, hastalıklar da başladı”.
Herkes bunu virüs bulaşmasına yoruyor.
Ama farkında olunmayan gerçek, 3 yaşına kadar gül gibi baktığınız, sebze çorbaları, meyve püreleri ile beslediğiniz yavrunuzu, 3 yaşında kreşe başlayınca, tüm zararlı gıdaları tüketmesi için serbest bıraktığınız.
Çocuklar “Gizli Reflü” Sonucu Kendi Mikrobu İle Hasta Oluyor.
Tabi ki virüsler bulaşıyor ve çocukları hasta ediyor.
Ama okullarda, kreşlerde çocuklar her zaman birbirinden virüs aldığı için hasta olmuyor. Birçok çocuk reflü, yani mide asidi, burun boğaz yolarındaki normal flora dediğimiz sağlıklı mikroplarla, sağlıksız mikropların dengesini, bozduğu için hasta oluyor.
Yani birçok çocuk kendi yediği gıdayla, kendi boğazındaki mikrobun hastalık aktivitesi kazanması nedeniyle hasta oluyor. Sonuç aynı nezle gripteki gibi bir tablo oluyor. Burnu akıyor, genze balgam akıyor, öksürükler başlıyor. Eğer bir de çocukta “reaktif hava yolu” denilen astıma yatkınlık varsa, reflü bu kez atakları tetikliyor. Bir de bakıyorsunuz, koruyucu spreyler, buharlar kullanmanıza rağmen öksürük bir türlü geçmiyor. Çoğu kez bu durum ses kısıklığı ya da ses kabalaşması ile giden, krup dediğimiz, “köpek havlaması öksürüğü” ile seyrediyor. Diğer bir deyişle, çocuklarda kötü beslenme sonucu gelişen ve fark edilmeyen “Gizli reflü”, uzayan balgamlı öksürüklerle başlayıp, bu tip ağır bronşit veya krup ataklarına kadar neden olabiliyor.
Çocuğunuzun Yediklerini Takip Edin
Alerjik çocuklarda daha fazla görülmekle birlikte, bütün çocukların sorunu olan “kötü beslenme ve reflü ilişkisi”ne hepinizin dikkatini çekmek isterim.
 Şimdi oturup, bu tip kakaolu gıdaları ve abur cubur gıdayı çocuğunuzun haftada kaç kez tükettiğini hesaplayın. Okulunuzda doğum günü kutlaması ile çikolatalı pasta ne zamanlar tüketiliyor? Okul ve kreşlerde sabah kakaolu fındık ezmesi veriliyor mu? ve çocuğunuz bunları ne sıklıkla tüketiyor? Hafta sonları, hamburger, patates kızartması, lahmacun, pizza gibi fastfoodları yemeye gidiyor musunuz? Ne sıklıkla?
Sağlıklı Nesiller İçin bir Adım Atın
 “Acaba çocuğum gerçekten reflü mü”, “değilse bunları kesmeme ne gerek var”, “yok benim ki okuldan virüs alıyordur”, demeden, kendinize cayma sebepleri bulmadan, bütün insanlar için sağlıklı bir bedene sahip olma kriteri kabul edilen bu sağlıklı beslenme alışkanlığını oturtmaya çalışın.
 İlk başta hepsini birden kesmeniz zor olabilir ancak siz yine de azaltmaya başlayın.
Kakao Ve Nezle, Öksürük İlişkisini Gözleyin
Sonra, çocuğunuzun hangi gün hangi zararlı gıdayı tükettiğini tespit edip, yedikten 1-2 gün sonra burun tıkanıklığı, balgam, öksürük başlıyor mu bakın. Aradaki ilişkiyi görün. Siz aradaki ilişkiyi gördükçe, zamanla bu beslenmeyi uyguladıkça, çocuğunuzun hastalık sıklığının azaldığını göreceksiniz. “Sınıfta bütün çocuklar hasta bizimkine bir şey olmuyor” diyeceksiniz.
Ardından çocuğunuzun bu gıdayı tüketmesini azaltmak için gidip okula, “Doğum gününde çikolatalı pasta vermeyin”, “Sabah kakaolu fındık ezmesi vermeyin”, “Kantinleri kaldırın” demeye başlayacaksınız.
 Sizden gören diğer anneler acaba gerçekten ilişkisi var mı, ben de kesersem çocuğum iyileşir mi diye sorgulamaya başlayacak.
Böylece zircirleme bir sağlıklı beslenme hareketi başlayacak.
Şimdi aşağıda kesmeniz gereken gıdaları veriyorum. Unutmayın, tamamını kesmeseniz de azaltmanız bile yeterli.
Ve gözleyin; çocuğunuzun beslenmesindeki bu gıdaları gözleyin ve hastalıkla ilişkisini fark edin.
Çocuğunuzun beslenmesinde takip edeceğiniz zararlı gıdalar;
  • Kakaolu tüm gıdaları (Çikolata, gofret, kakaolu bisküvi, kakaolu pasta, kakaolu fındık ezmesi, kakaolu süt, kakaolu kahvaltılık gevrekler, kahve, buzlu çay, kolalı içecekler)
  • Çiğ sarımsak, soğan (Sarımsaklı yoğurt, kısır, mercimek köftesi vb) ve “antibiyotik niyetiyle sarımsak, soğan”
  • Acı ve baharat (Sucuk, cips, çiğ köfte)
  • Kızartma patates, ketçap, mayonez, hamburger, pizza, lahmacun gibi fastfood gıdalar
  • Pastaneden alınmış, açma, poğaça, kek, pasta vb gıdalar
  • Paketli hazır kek, çubuk kraker
  • Gece yatmadan önceki 2 saat içinde tüketilen, süt, meyve veya herhangi bir gıda.
Bu gıdaların yerine evde hazırlayacağınız alternatif sağlıklı menüler hazırlayarak çocuğunuzun beslenme alışkanlığını değiştirebilirsiniz.
. Hepinize başarılar ve tüm çocuklarımıza daha az hastalıklı, sağlıklı günler diliyorum..



Çocuklar ve İnek Sütü




Prof. Dr. Yonca Tabak

Çocukların büyümesi söz konusu olduğunda annelerin en büyük endişesinin çocuğunun ne kadar süt içtiği olduğu tartışılmaz bir gerçek. Peki, bu “gerçek” gerçekten doğru mu? Süt çocuk büyümesinde vazgeçilmez bir gıda mı?
İnek sütü, ineğin  kendi yavrusu için ürettiği bir gıda maddesidir. Ancak günümüz çocuklarına baktığımızda, birçoğunun sabah akşam en az bir bardak inek sütünü, artı okulda herkese verilen bir paket sütü ve yanında da neredeyse her yemeğin yanında, yemeği kolay tüketsin diye yoğurt yediğini görüyoruz. Bu belki biraz abartılmış görünüyor, ancak bu denli çok süt tüketen çocuklar inanın az değil. Boyu uzasın diye sınırsızca tüketilmesine izin verilen süt ve süt ürünleri acaba nerelere zarar verebiliyor.?
Sütün Fazlası Zarar
Öncelikle her şeyde olduğu gibi, tüketilen şey süt ve süt ürünleri olsa da, bu konuda da “her şeyin fazlası zarar” yaklaşımını akılda tutmakta fayda var. İnek sütünün bol kalsiyum içerdiği doğrudur. Ancak kemik sağlığında tek gereken mineral kalsiyum değildir. Sütle gelen fazla fosfor çocuk kemik sağlığı için olumsuz etkiye sahip olabiliyor.
Diğer yandan çocuk kemik sağlığı için kalsiyumun yanında, magnezyum ve fosfor dengesinin sağlanması, A,C, D,E, K gibi vitaminlerin de gerektiğini bilmek gerekir. Bu vitaminler ne yazık ki, inek sütünde yeterli miktarda bulunmaz.
Çocuğun bu vitamin ve mineralleri diğer gıdalardan alması gerekir. Oysa şu an çocuk beslenmesinde kalori miktarının yaklaşık yarısından, üçte ikisine varan oranını süt ve süt ürünleri oluşturduğunu göz önüne alırsak, diğer gıdalara fazla yer kalmadığını görürüz.
En Dengeli Beslenme Akdeniz Mutfağında
Alerji başta olmak üzere, kanser, diyabet, tiroidit gibi bağışıklık sisteminin dengesiz çalışması kaynaklı gelişen birçok kronik hastalıktan korunmada etkinliği kanıtlanmış tek dengeli beslenme şekli olan Akdeniz Mutfağı’nda süt ve süt ürünlerinin haftada 2-3 kez tüketilmesinin önerildiği dikkat çekmektedir.
Yemeğin Yanında Yoğurt Kansızlık Nedeni
Öte yandan, bağırsaklarda kalsiyum emilirken demir emilimi engellemektedir. Kahvaltıda süt tüketen çocuk bir de diğer her öğünde yemeğin yanında yoğurt tükettiğinde, diğer gıdaların, örneğin etin içindeki, alması gereken demiri alamamakta ve kansızlığa yatkın hale gelmektedir.
 Bu bağlamda, süt ve süt ürünlerinin tek başına ayrı bir öğün olarak tüketilmesinde yarar vardır.
Miktar olarak da önerilen günde maksimum 400mg (2 bardak) dır.
Çocuk Reflüsünün En Sık Nedeni İnek Sütü Alerjisi
Son yıllarda, çocuklarda inek sütü alerjisi büyük bir hızla artmaktadır. Dünya Alerji Örgütü (World Allergy Organization) verilerine göre sıklığı yüzde 5’e (her 100 çocuktan 5) kadar yükselmiştir. Özellikle bebeklik döneminde belirti veren İnek sütü alerjisi, yanaklarda hafif isilik tarzı pütürlenmeden, tüm vücudu saran alerjik egzama tablosuna kadar varan, oldukça geniş bir yelpazede çocukları etkilemektedir.
Bunun yanında, inek sütü alerjisi, yine son yıllarda, çok fazla gördüğümüz, çocuk reflüsünün de en belirgin nedeni haline gelmiştir. Fışkırır tarzda kusmalar, iştahsızlık ve kilo almada yetersizlik ile kendini gösteren gıda alerjisi ve reflü, bir süre sonra çocukta geçmeyen balgamlı öksürükler ve astım bronşit ataklarına neden olmaktadır.
İnek Sütü İntoleransı Astım Nedeni
Alerjinin yanında basitçe hazımsızlık olarak tanımlayabileceğimiz, inek sütü intoleransı da bir diğer çocuk sağlığı sorunudur. İnek sütünü parçalayarak, emilmesini sağlayan enzimler, aşırı tüketime bağlı olarak, bağırsaklarda yetersizlik göstermekte ve çocukta yine benzer şekilde reflü, gaz, geğirme, sebepsiz kabızlık veya ishal ataklarına neden olabilmektedir.
Hiç alerjisi olmayan bir çocuk bile, fazla süt tüketimine bağlı inek sütü intoleransı üzerinden, reflü ve astım olmuş olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bu yönde, süt ürünlerini, işlemden geçmiş halde peynir ve yoğurt şeklinde tüketmek intolerans / hazımsızlık / reflü açısından daha az sorun oluşturacaktır. Keçi sütü de hazmı daha kolay olması tüketilmesi önerilen bir alternatiftir.
Alerji Varsa Tek Seçenek Bitkisel Kalsiyum Kaynakları
Ancak eğer inek sütü alerjisi gelişmiş ise, keçi sütünün inek sütü ile yüzde 70 aynı alerjik yapıyı taşıdığını ve aynı tepkilere yol açabileceğini unutmamak gerekir. Bu yüzden sorun alerji ise keçi sütü önerilmez.
 Eğer kuruyemiş alerjisi yoksa badem sütü, fındık sütü gibi kalsiyumdan zengin diğer bitkisel alternatifler değerlendirilebilir.
 Kuru incir, ay çekirdeği, ıspanak, brokoli, kara lahana, göbek salata, somon balığı, portakal da diğer süt dışı alternatif kalsiyum kaynaklarıdır. Değerlendirmekte fayda var.
Çocuklarda İnek Sütü Tüketimine Öneriler
  • Süt ve süt ürünlerinin günde en fazla 400 mg tüketilmesi
  • Haftada 1-2 gün süt ürününe ara verilmesi
  • Peynir, yoğurt, ayran gibi işlenmiş ürünlerin tercih edilmesi
  • Demir emilimini bozmamak adına, süt ve süt ürünlerinin ayrı bir öğün olarak tüketilmesi
  • Badem sütü gibi kalsiyumdan zengin bitkisel sütlerin ve kuru incir, ay çekirdeği, ıspanak, brokoli, kara lahana, göbek salata, somon balığı, portakal gibi kalsiyum kaynaklarının çocuk beslenmesinde yer alması…



Saturday, March 24, 2018

Çocuklarda Allerjik Rinit ( Allerjik Nezle )






Allerjik Rinit (=Saman Nezlesi) Nedir?
Polen , ev tozu akarı, küf mantarı gibi alerjik maddeyle  temas sonucu  aksırık, şeffaf renkli burun akıntısı,  burunda ve boğazda kaşıntı hissi, burun tıkanıklığı ve bazen de geniz akıntısı bulguları ile seyreden bir hastalıktır.
Polen alerjisine bağlı mevsimsel olabilir ya da  akarlara, küf  mantarına bağlı oluşan ve bütün bir yıl boyunca aralıklarla devam eden tabloyla da karşımıza çıkabilir.
Tek başına görülebileceği gibi, öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi akciğer bulguları ve gözlerde sulanma, kızarma, kaşıntı gibi göz bulgularının eşlik ettiği diğer alerjik durumlarla da görülebilir.
Alerjik Rinit Tanısı  Nasıl Konur?

İlkbahar-yaz aylarında  uzun süren ve nöbetler halinde görülen aksırık, su gibi şeffaf burun akıntısı, burun ve boğazda kaşıntı, burunda tıkanma yakınmalarının bulunması, polenlere bağlı mevsimsel allerjik rinit hastalığını düşündürür.
Eğer bu bulgular tüm yıl boyunca devam ediyorsa perenial ( süregen) allerjik rinit tanısını düşündürür.
Allerjik riniti (Saman nezlesi) olan çocukların   %30-40’ında bronş hiperreaktivitesi (hassasiyeti) veya astım, daha az sıklıkla da atopik dermatit , alerjik konjoktivit gibi diğer allerjik hastalıklar da görülmektedir.
Allerjik riniti olan çocuklarda orta kulak iltihabı, sinuzit, zatürre gibi hastalıklar daha sık görülmektedir.
Tanı, fizik muayene ile birlikte, cilt testi ve burun mukozası sürüntüsü incelenmesi ile kesinleştirilir.
Alerjik Rinit Tedavisi
Allerjikl rinit tedavisi 3 basamaklıdır. Çevresel  önlemlerin alınması, ilaç tedavisi ve  aşı (immunoterapi) .

1. Çevresel Önlemler: 

Tüm yıl boyunca belirtileri olan perenial rinitli hastaların yaşadığı yerlerde ev tozu akarı, küf mantarı , aşırı kuru hava, sigara dumanı,  parfüm, çamaşır suyu, kokulu temizlik maddeleri gibi hastalığı tetikleyici etkenlerin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir.
 Polen hassasiyeti olan çocukların da polen dönemlerinde mümkün olduğu kadar kapalı ortamda bulunmaları önerilmektedir.
2. İlaç Tedavisi: 

 Burun Temizleme : Hazır püskürtmeli deniz suyu ya da fizyolojik serumlu ilaçların  ya da  enjektör yardımı ile burun içinin  fizyolojik serum ile düzenli olarak temizliğinin yapılması önerilir.  Bu işlem akıntıları sıvılaştırır, burnun iç kısmının nemlenmesini sağlar, alerjen maddeleri uzaklaştırır.

 Antihistaminikler :
1. Sistemik Antihistaminikler (şurup, tablet): Bu ilaçlar özellikle aksırık, burun akıntısı, burun kaşıntısı gibi şikayetlerin ortadan kaldırılması için kullanılır. Burun tıkanıklığına etkileri yoktur.  Bu ilaçlar sadece ihtiyaç olduğunda kullanılır, sürekli kullanılmazlar. Şikayetlerin arttığı zamanlarda kullanılarak belirtilerin ortaya çıkması  önleyenebilir.
2. Lokal Antihistaminikler ( burun içi sprey). Burun akıntısı, aksırık veya burun kaşıntısı şikayetlerinin yoğun olduğu dönemlerde burun içine uygulanır.

Koruyucu ilaçlar (kortizollu burun içi sprey):
Tedaviye dirençli, kronik ve yıl boyunca devam eden allerjik rinitlerde veya belirtilerin yoğun olduğu mevsimsel rinitlerde doktorun önerdiği doz ve sürede  burun içine uygulanır.
Özellikle sürekli burun tıkanıklığı şikayeti veya burun akıntısı, hapşuruk ve burun kaşıntısı şikayetlerinin aşırı yoğun olan hastalarda önerilir.
3. İmmünoterapi (aşı tedavisi): 
Şikayetlerden sorumlu olduğu saptanan allerjenin gittikçe artan dozlarda hastaya verilmesi ile o allerjene karşı duyarsızlaştırma esasına dayanır. Bu tedavi şekli hastalığın uzun süreli kontrol altına alınabilmesi için uygun hastalarda uygulanmaktadır.

aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...