Monday, April 9, 2018

D vitamin preparatı mı almalı? Yoksa güneşlenmeli mi?



Doç. Dr. Hasan Önal 
Bir bölümümüz kan D vitamin düzeyimizi istediğimiz aralıkta nasıl tutarım çabasında içinde iken, bir kısmımız ise yeterli güneşlendiğini ancak bir türlü istenilen D vitamin düzeyini yakalayamama durumundan şikâyetçidir.
Bu konuda Prof Dr Ahmet Aydın’ın konu ile ilgili yazılarından hazırlamış olduğum derleme ve güneşlenme zamanı ile ilgili Sağlıklı Yaşıyoruz sitesi ekibinin güzel bir uygulamasının size yardımcı olacağını düşünüyorum.
D vitamini preparatı ile güneşlenme aynı etkiye sahip değil
Piyasadan alınan preparatlardaki D vitamini ile deride sentezlenen D vitamini bire bir aynı değildir.
D vitamini deride güneş ışının enerjisi ile sülfatla bağlanır (sülfatlı D vitamini) ve bu haliyle D vitamini suda çözünür hale gelir (1). Suda çözünebilen D vitamini tüm hücrelere kolayca girebildiği için etkisi yağda çözünen D vitaminine göre daha fazladır.
 Halbuki ağızdan preparat olarak aldığımız D vitaminleri sülfatsızdır, yağda erirler. Sülfatsız D3 vitamini yağda eridiğinden kan dolaşımında serbestçe dolaşamaz. Dolaşabilmesi için LDL-kolesterole ihtiyacı vardır.
D vitamini sülfat bağından ayrıldığında bir enerji açığa çıkar. Bu sülfat bağı bir anlamda güneş enerjisini vücutta depolayan adeta bir “güneş pili” gibi işlev görür.
Bitkiler nasıl gün ışığını depolayabiliyorsa (biyofoton) insanlar da bir anlamda biyofoton üretebilirler (2).
Sülfatlı D3 vitamini kalsiyum taşınmasında fazla görev almaz. Buna karşılık kanserden korunmada,  immun sistemi güçlendirme depresyon ve kardiyovasküler hastalıktan korunmada rolü olan sülfatlı vitamin formudur. Sülfatsız D vitaminin bu tarzda etkileri yoktur.
Deride bulunan kolesterol ve kükürt, radyasyonun hücre DNA’sı üzerine olan toksik etkilerinden korunma sağlar.
 Güneş ışınları kolesterol ve kükürtün oksitlenmesini sağlayarak D vitamini sentezini başlatır.
Anne (3) ve inek (4) sütünde bulunan D vitamini sülfatlıdır. Fakat inek sütündeki D vitamini pastörizasyon ve UHT uygulaması ile tahrip olur
Güneşlenme ile ne kadar D vitamini sentezleyebiliriz ?
Holick öğleyin fazla uzun olmayan bir süre güneşlenen bir kişinin vücudunda 10,000 ile 25,000 IU D vitamini sentezlendiğini göstermiştir (5).
Adam ve arkadaşları öğleyin 30 dakika süre ile güneşlenen beyaz bir kişinin vücudundaki D vitamini sentezinin 50,000 IU/gün’e kadar artabildiğini göstermişlerdir (6).
Benzer 3 çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiş ve kısa süre güneşe maruz kalanlarda en az 8,000 ile 10,000 IU/gün D vitamini sentezlendiği saptanmıştır (7-9).
Mayo ile güneşlenen bir kişide 20 dakika sonra en az 10,000 IU D vitamini yapılmakta, yapım maksimuma ulaştıktan sonra artık daha fazla aktif D vitamini metaboliti sentezlenmemektedir.
Çünkü D vitamini öncüleri inaktive olmaktadır. Yani fazla güneşlenmek ile D hipervitaminozu olmamaktadır (10,11).
Güneşlenme ve kanser ilişkisi
Bu arada öğle vakitlerindeki güneşlenmenin UVB ışınları aracılığı ile D vitamini sentezini artırdığı, güneşin dik gelmediği diğer zamanlarda ise UVA ışınlarının etkisi ile daha önce sentezlenen D vitamininin azalttığı unutulmamalıdır. Halbuki ortodoks tıp öğle vakitlerindeki güneşlenmenin tehlikeli olduğunu söylemektedir.
UVA ışınları deride serseri mayın gibi dolaşan serbest kökleri (radikalleri) artırır.
Serbest radikaller muhtemelen DNA hasarı yaparak deri kanserine neden olur. Bu radikaller yaşlanmayı ve deri buruşmasını da hızlandırırlar (12,13). 
UVB’nin ise antikanserojen etkisi vardır.
Güneş yağları kanser olasılığını artırabilir mi?
Kamuoyu yıllardan beri güneş yağlarının deri kanserini önlediğini sanıyor. Faktör sayısı arttıkça korunmanın da arttığı iddia ediliyor.
 Doğru güneş yağları güneş yanığını önler, fakat birçoğu deri kanserlerini önlemeyebilir; hatta çeşitli kanserlere de sebep olabilir.
Çünkü birçok güneş yağı deri kanserine neden olan UVA’yı önlemez.
Fakat D vitamini sentezi yapan UVB’yi önler.
Daha uzun dalga boylu olan UVA derinin derinliklerine kadar girer; UVB ise derinin yüzeyinde kalır.
Öneriler
Güneşli havalarda özellikle öğle vakitleri yarım saat kadar güneşlenmek de preparatlardan alamadığımız sülfatlı D vitamini ihtiyacımızı karşılayacaktır.
Güneşlenilen günlerde deride sentezlenen D vitaminini alıp götüreceği için sabun ya da şampuanla yıkanmamaya da özen göstermek gerekmektedir.
Güneşlenme zamanı, UVB nin en uygun geldiği zaman aralığı olmalıdır. Bulunduğunuz bölgeye göre en uygun zaman aralığını bulmak için Sağlıklı Yaşıyoruz sitesi ekibinin uygulamasından yararlanabilirsiniz.
 Söz konusu uygulamaya gitmek için tıklayın
Güneşlenme imkanı olmayan kişiler d vitamini preparatları veya D vitamini lambalarından yararlanabilir.
Benim kişisel tercihim düzey bakmadan mayıs ve kasım aylarında bir ampul d vitamini almak geri kalan zamanda güneş almaya çalışmak şeklindedir.
Bu şekilde serum d vitamini düzeyini 50 ng/ml düzeyinde tutabilmekteyim.
Son söz olarak güneşlenmeyi önemseyin ki, şarzınız bitmesin.
Doç. Dr. Hasan Önal
www.beslenmebulteni.com dan alınmıştır.
Kaynaklar
1.   Heaney RPRecker RRGrote JHorst RLArmas LA. Vitamin D(3) is more potent than vitamin D(2) in humans. J Clin Endocrinol Metab. 2011;96(3):E447-52.
2.   Axelson M. 25-Hydroxyvitamin D3 3-sulphate is a major circulating form of vitamin D in man,” FEBS Letters 1985; 191 (2): 171-175
4.   Lakdawala DR, Widdowson EM. Vitamin D in Human Milk. The Lancet 1977; 309, (8004):167-168.
5.   Holick MF: Environmental factors that influence the cutaneous production of vitamin D. Am J Clin Nutr. 1995 Mar; 61(3 Suppl):638S-645S
6.   Adams JS; Clemens TL; Parrish JA; Holick MF: Vitamin-D synthesis and metabolism after ultraviolet irradiation of normal and vitamin-D-deficient subjects. N Engl J Med 1982, Mar 25;306(12):722-5
7.   Stamp TC: Factors in human vitamin D nutrition and in the production and cure of classical rickets. Proc Nutr Soc 1975 Sep;34(2):119-30
8.   Davie MW; Lawson DE; Emberson C; Barnes JL; Roberts GE; Barnes ND: Vitamin D from skin: contribution to vitamin D status compared with oral vitamin D in normal and anticonvulsant-treated subjects. Clin Sci (Lond) 1982 Nov;63(5):461-72
9.   Chel VG, Ooms ME, Popp-Snijders C, Pavel S. Schothorst AA, Meulemans CC, Lips P: Ultraviolet irradiation corrects vitamin D deficiency and suppresses secondary hyperparathyroidism in the elderly. J Bone Miner Res 1998 Aug;13(8):1238-42
10.        Krause R, Buhring M, Hopfenmuller W, Holick MF, Sharma AM. Ultraviolet B and blood pressure. Lancet 1998;352:709–10.
11.        Tjellesen L, Hummer L, Christiansen C, Rodbro P. Serum concentration of vitamin D metabolites during treatment with vitamin D2 and D3 in normal premenopausal women. Bone Miner 1986;1:407–13
12.        Dangoisse C. Dermo-cosmetics and prevention of skin aging. Rev Med Brux. 2004;25(4):A365-70.
13.        Rivers J. Is there more than one road to melanoma? Lancet, 2004. 363: 728-30.


Thursday, April 5, 2018

Enfeksiyöz Mononükleoz, ( öpücük hastalığı)







Enfeksiyöz Mononükleoz,

Ebstein-Barr Virüsü adlı bir virüs tarafından oluşturulan bulaşıcı bir hastalıktır.

Tükürük salgısı ile kolaylıkla bulaşır. 

Aile içi, kreş vs’de çok kolay bulaştığı için “öpücük hastalığı” adı ile de anılır.

Mononükleoz, kendi kendine iyileşen, geldiği gibi giden, bilinen bir tedavisi olmayan bir hastalıktır.

Kuluçka dönemi ortalama 1-2 haftadır. (10 ile 60 gün)

Öpücük Hastalığı Belirtileri:
Ateş, boyunda iri ve çoğu kez ağrılı lenf bezi şişmesi, boğazda iltihap, boğaz ve kas ağrısı, ileri derece halsizlik ve iştahsızlık ana belirtilerdir.
Muayenede dalakta büyüme de fark edilir.
 (Ayrıca daha az görülen şu belirtiler de anormal sayılmamalıdır: Burun tıkanıklığı, hepatit ve sarılık, göğüs ağrısı.)
İlginç bir bulgu da ateşli üst solunum yolu enfeksiyonu sanılıp ampisilin veya amoksisilin antibiyotikleri verilen çocuklarda pembe bir döküntü olmasıdır.
Hastalık en fazla 4 hafta sürüp kendiliğinden geriler.
Öpücük Hastalığı Tedavisi:
Hastalığın özel bir ilacı yoktur.
 Çok büyüyen lenf düğümlerinin neden olduğu bası belirtileri ileri derece burun tıkanıklığı ve nefes alma güçlüğüne neden olursa kortizon tedavisi gerekebilir.
Hastalık etkeni bir virüs olduğu için antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur.
 Evde yatak istirahatı, kas ağrıları ve ateş için parasetamol veya ibuprofen dışında ilaç kullanılmasının yararı gösterilmemiştir.
İleri derece dalak büyümesi olan büyük çocukların iyileşmeden sonra 1 ay daha spor yapmaması önerilir.
Çünkü istenmeyen bir kaza ile dalakta yırtılma olasılığı devam etmektedir.

Öpücük Hastalığı Komplikasyonları:
Kan ile ilgili komplikasyonlar: Kan hücrelerinde tahribat sonucu beyaz ve kırmızı kan hücresi sayısında azalma,
Yüz felci, Guillan-Barré sendromu adlı bir felç çeşidi, miyokardit adlı nadir bir kalp kası iltihabı çeşidi.

Öpücük Hastalığından Korunma:
Maalesef aşısı olmadığı için korunma aşı ile mümkün değildir.

Wednesday, April 4, 2018

ÇOCUKLARDA SU ÇİÇEĞİ










Yaygın veziküler döküntü ile karakterize  viral birhastalıktır. 

Kuluçka süresi 10-21 gündür.

 Hastaların üçte birinde ateş vardır.

 Döküntüler saçlı  deri, yüz ve gövdeden  başlayarak tüm vücuda yayılır. 
 Döküntüler 1-2 saat içinde içi su dolu hale gelir. 

Döküntünün özelliği her evrede döküntünün bir arada görülmesidir. Buna pleomorfizm denir. 
Su çiçeği lezyonları iz bırakmadan  iyileşir.

Bulaştırıcılık döküntünün ortaya  çıkmasından 7 gün önce başlar. 
Tüm döküntüler kabuklanana kadar devam eder.

 Döküntüler kabuklanarak 1 haftada iyileşir.  

Döküntüler çok kaşıntılıdır. Kaşıntı önlenmese yayılır ve sekonder bakteriyel enfeksiyonlara  zemin hazırlar.

 Döküntüden sonra 4. gün halen ateş devam ederse komplikasyon gelişmiş olabilir, otit, pnömoni, ensefalit açısında dikkatli olmak gerekir. 
Suçiçeği pnomonisi ölümcül seyredebilir.

 Suçiçeği riskli gruplarda ilerleyici bir özellik gösterebilir.
 Gebeler, yenidoğan, genç adolesans, erişkinler,immun yetmezlikler, uzun süreli kortikosteroid alanlar riskli gruptadır.

Suçiçeği tedavisinde ateş düşürücü ve kaşıntını önlenmesi için ağızdan antihistaminikler verilebilir. 

Kesinlikle aspirin verilmemelidir, Reye sendromu denilen  akut karaciğer yetmezliğine neden olabilir.  

Su çiçeğinde kime tedavi verelim?

Tedavide asiklovir denilen  antiviral ilaç kullanılır.
  • ·         12 yaşından büyük çocuklara,
  • ·         Kronik deri ve akciğer hastalığı olanlara,
  • ·         Uzun süreli aspirin kullananlara,
  • ·         Kısa ,aralıklı yada inhale kortikosteroid kullanan çocuklara,
  • ·         Ev içi bulaş olan çocuklara da viral yükün fazla olması nedeniyle verilmesi önerilir.


Suçiçeği olan çocuklara banyo yaptırılabilir , ancak kese ve lif kullanılmamalıdır.


Çocuklarda 6. Hastalık







Roseola infantum da denen bu hastalık, Herpes virus tip 6’nın neden olduğu bir enfeksiyondur. 

Genellikle 6 ay-3 yaş arası çocuklarda görülür.

 Kuluçka süresi 10 -14 gündür.

 Hastalığın tipik bulgusu 39-40 dereceye varan  yüksek ateştir. 

Ateş 3-5 gün sürebilir.

Fizik muayenede bu ateşe sebep olabilecek  bir neden bulunamaz.

 Ateşin aniden düşmesi tipiktir. 

Hastaların %10-15 inde özellikle 6 -18 ay arasında, ateş sırasında havale görülebilir. 

Ateşi aniden düşmesiyle daha çok gövdede, sonra kol ve bacaklarda görülen ve yüze de yayılan kırmızı bir döküntü ortaya çıkar.

 Döküntü 1-3 günde geçer. 

Tanı genellikle döküntü ortaya çıktıktan sonra konabilir.

 Hastalığın ortalama süresi 6 gündür.

 6. hastalık çocuk enfeksiyonları içinde, ateşli havaleye en sık neden olan hastalık olduğundan, böyle bir şüphe olduğunda döküntü ortaya çıkana kadar ateş düşürücülerle ateş kontrol altına alınmalıdır.

Çocuklarda 5. Hastalık









Parvovirus ile olan viral döküntülü hafif seyirli bir hastalıktır. 

Okul çağı çocuklarında görülür. Kuluçka süresi 4-10 gündür.

Hastalığın başlangıç döneminde burun akıntısı, halsizlik, hafif ateş, kusma, ishal gibi özgül olmayan bulgular olabilir. 
Bu bulgulardan 2-4 gün sonra yüzde tokat atılmış gibi görünen döküntü oluşur. Ağız etrafı soluktur.
Bir kaç gün sonra vücuda yayılan döküntülerin ortası soluk, kenarları dantel gibi düzensizdir. Kaşıntılıdır.

Banyo yapınca ve sıcakta döküntüler artabilir. 

Viral döküntülü hastalıklardan süresi en uzun olandır. 
Döküntüler 9-10 gün sürebilir.

Döküntüler bulaştırıcı değildir. Ancak adolesans ve erişikinlerde görülen purpurik döküntülü Papiller Purpurik Eldiven Çorap Sendromu nadir görülmekle birlikte döküntüleri bulaşıcıdır. El ve ayaklarda  ödem, ağrılı kaşıntılı purpurik döküntüler vardır.

5. hastalık seyri sırasında lenf  bezelerinde şişme, artrit ve atralji görülebilir.

 Kan tablosunda anemi, trombositopeni görülebilir.

 Gebelikte geçirilmesi hidrops Fetalis denen hastalığa neden olabilir.

Tedavisi semptomatiktir.

Çocuklarda Kızıl Hastalığı




Kızıl, beta mikrobu olarak bilinen streptokok isimli  bakterinin neden olduğu ateşli döküntülü bir hastalıktır. 
Diğer döküntülü hastalıklardan farklı olarak etken viral değil, bakteriyeldir. Antibiyotik tedavisi gereklidir. 
Okul çocuklarında sık görülür .En sık 5-15 yaşta görülür. 
Kuluçka dönemi 2-5 gündür. Ani başlayan ateş, titreme, boğaz ağrısı ve toksik ( düşkün ) görünüm vardır. 
Döküntü şekli  birbirinden ayrı ufak kızarıklıklar şeklinde değil, vücutta genel bir kızarıklık halindedir. Parmakla bastırıldığında solar, yerinde sarımsı bir iz bırakır , parmağın çekilmesiyle 1-2 saniye içinde tekrar eski kızarık halini alır, 2 gün içinde gövdeden başlar ve kol ve bacaklara yayılır. 
El ayası ve ayak tabanında döküntü olmaz. Kol ve bacakların kıvrım yerlerinde döküntü koyulaşır ( pastia çizgisi ),  ağız çevresinde döküntü olmaz, solukluk vardır ve hastalık için tipik bir özelliktir. 
Ağız içinde dil başlangıçta beyaz sonra kırmızı çilek gibi görüntü alır. 
Bademcikler şiş ve kızarıktır, üzeri beyaz iltihap kaplıdır. 
Cilt zımpara kağıdı görünümü gibi  pütürlüdür.
Döküntü 1 hafta kadar sürer, sonra kaybolur. Bazen iyileşirken el ve ayak parmaklarında soyulma gözlenebilir. 
Yutkunurken  boğaz ağrısı olur ve boyunda lenf bezeleri şişer.

Tanıda boğazda hızlı strep A testi ile veya kültür ile beta mikrobu çoğu zaman gösterilebilir. 

Tedavide 10 günlük ağızdan penisilin veya amoksilin kullanmak gerekir. 
Tek doz intramuskuler penilisin de yapılabilir. Tedaviyi ağızdan penisilin alınıyorsa mutlaka on güne tamamlamak gerekir.
 Döküntü olsun veya olmasın bazı duyarlı kişilerde, beta mikrobu dediğimiz streptokok bakterisi, hastalıktan 2 hafta sonra eklem ve kalbi etkileyerek romatizmaya, bazen de nefrit denilen geçici bir böbrek hastalığına neden olabilir. Bu açıdan dikkatli olmak bu hastalıkta önemlidir.

Tuesday, April 3, 2018

Çocuklarda Kızamıkçık Hastalığı







Kızamıkçık çoğunlukla çocuklarda görülen döküntülü viral hastalıktır.
 Annenin hamile iken geçirmesi durumunda, bebekte sakatlıklara sebep olabilmesi açısından önemli bir hastalıktır. 
Küçük çocuklarda kızamıkçık enfeksiyonu önemsiz iken, gebelerin enfeksiyonu geçirmesi  Konjenital Rubella Sendromu’na yol açabilir. En riskli grup ilk 8 haftada gebelerdir.

Sadece insanda hastalık yapar. 

Damlacık yoluyla bulaşır




Kuluçka süresi 14- 21 gündür.

Hastalığın en bulaştırıcı olduğu dönem, döküntüden 5 gün önce ve döküntüden 6 gün sonradır. 

Hasta döküntü başlangıcından 1 hafta izole edilmelidir. 

Hastaların %25-50 si asemptomatiktir( bulgu vermez)

Döküntü yüz  ve boyundan başlar , gövdeye yayılır, küçük toplu iğne başı büyüklüğündedir, birleşme eğilimi  yoktur.
3 günde kaybolur. 

Lenf bezelerinde şişme görülür, özellikle kulak arkası lenf bezeleri ağrılıdır.

 Bazen özellikle adelosan da ve erişkinde eklem tutulumu olabilir. 

Bazen trombositlerde geçici düşme olabilir.

 Genelde selim seyirlidir . özel bir tedavisi yoktur.

Temas sonrası 72 saat içinde aşılama korur.

Doğumsal kızamıkçık olguları 1 yıl süreyle virüsü yayabilirler.

Hamile bir kadın  kızamıkçıklı biri ile temas ettiyse kanda antikor bakılmalıdır. 
 3  hafta sonra kanda antikor titresi kontrolu yapılmalıdır.

Çocuklarda kızamık hastalığı









Kızamık:

Çok bulaşıcı bir viral hastalıktır. 

Ömür boyu bağışıklık bırakır.

 Sadece insanda hastalık  yapar.

Anne sütü ilk 6 ay koruyucudur. 

Kuluçka süresi 10 -14 gündür. 

Döküntüden 4 gün önce ve döküntüden 4 gün sonraki dönemde bulaştırıcıdır. 

Kişi hapşırdığı ya da öksürdüğü zaman mikroplar damlacık ile etrafa yayılır. 
Havada veya bulaştığı yerde 2 saat süre ile canlı kalıp başkalarına bulaşabilir.

Döküntü öncesi 2-3 gün süren prodromal dönem vardır. 
Yüksek ateş ( 40 dereceye varabilir), öksürük, burun akıntısı , konjoktivit görülür.

Döküntüden 2 gün önce ağız içinde görülen Koplik lekeleri tanı koydurucudur. 12 saat sonra kaybolur, her zaman görülemez .

Döküntü alın ve saç çizgisinden itibaren  başlar ve yüz, boyun ve  gövdeye , en son kol ve bacaklara yayılır.
 Birleşme eğilimindedir, basmakla solar  ve kaşıntısızdır, kahverengi iz bırakarak bir haftada kaybolur.

Ateşin 4. günden sonra yüksek devam etmesi komplikasyonu düşündürür. 
En sık komplikasyon otitis media, pnömoni ve ensefalomyelittir. 

Tuberküloz hastalığını aktifleştirebilir.

Tanı klinik olarak konur ya da kanda Ig M bakılır.  

Hasta kişi ile temas sonrası ilk 72 saat aşılamak koruyucudur.

Tedavi de yatak istirahati, sıvı ve destek tedavisi yapılır, beslenme bozukluğu olanlara A vitamini verilir.

Monday, April 2, 2018

Çocuklarda Terleme







Prof. Dr. Emin Ünüvar

Terleme, vücut sıcaklığını dengede tutan fizyolojik bir durumdur.

 Vücut aşırı ısınınca buharlaşma ve soğuyabilmesini sağlamak için ekzokrin ter bezleri tarafından vücut yüzeyine bol miktarda ter salgılanır.

Çocuklarda ve özellikle adölesan çocuklarda, otonom sempatik sistemin aşırı  çalışması nedeni ile olan yapısal terleme hiperhidroz olarak tanımlanır.

Fizyolojik olarak çevre ısısının artması, aşırı hareket, heyecanlanma, aşırı giyinme durumunda terleme artar.
Genellikler el terlemesi yoğun olur, beraberinde veya tek başına ayak, koltuk altı terlemesi de olabilir.

 Bunun dışında aşırı terleme bazı hastalıkların belirtisi olabilir.

 Terleme eğer sakin iken, gece uykuda iken yoğun olarak gerçekleşiyorsa patolojik olarak değerlendirilir.

 Özellikle bebek ve çocuklarda aşırı terlemeyle birlikte başka semptomların birlikteliği sistemik bir hastalığın öncüsü olabilir. 

Çocuklarda aşırı terleme nedeni olabilecek hastalıklar:

1.Anemi, özellikle demir eksikliği anemisi
2.D vitamini eksikliği (özellikle kafa arkasında terleme olur, alopesi eşlik edebilir),
3.Adenoid vejetasyon,
4.Tüberküloz 
5.Konjenital kalp hastalıkları, özellikle sol kalp yetersizliği
6.Hodgkin lenfoma, 
7.Hipertiroidi,
8.Hipoglisemi 
9.Ateşli hastalıklar 
10.C vitamini eksikliği,
11.Alerjik hastalıklar (alerjik rinit, astım bronşiyale, viral bronşiyolit),
12.Kistik fibroz,
13.Diabetes mellitus,
14.Gut hastalığı,
15.Feokromostoma,
16.Hiperhidrozis, 
17.Endokardit, miyokardit. 

Aşırı terlemesi olan çocuklarda yapılması gereken tetkikler;

·         tam kan sayımı, glukoz, kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz,
·         eritrosit sedimantasyon hızı,
·         tam idrar tetkiki,
·         hipertiroidi düşünülüyorsa; TSH, serbest T4,
·         Feokromasitoma düşünülüyorsa; kan ve idrarda adrenalin ve noradrenalin, idrarda metanefrin veya VMA testi,
·         tüberküloz taraması için; PPD testi, akciğer grafisi,
·         geniz eti düşünülüyorsa; KBB muayenesi,
·         D vitamin eksikliği ve raşitizm düşünülüyorsa; 25-OH D vit düzeyi, sol el bilek grafisi,
·         alerji düşünülüyorsa; total IgE, ECP,cilt prik testi,
·         kistik fibrozis düşünülüyorsa; ter testi,
·        konjenital kalp hastalığı düşünülüyorsa; EKG, ekokardiyografi yapılmalıdır.

Tetkikler terleme yanında eşlik eden semptom ve fizik muayene bulgularına göre yapılmalıdır.
Tedavide özellikle sistemik bir hastalık düşünülüyorsa altta yatan hastalık tedavi edilir.
 İdiopatik olgularda psikolojik destek tedavisi yapılır

aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...