Wednesday, May 29, 2019

D VİTAMİNİ HAKKINDA GÜNCEL BİLGİLER

Vücudumuza giren D vitamininin ancak %10’u yiyecekler   (yumurta, sakatat, balık, hayvansal yağlar ) ile alınır.

Piyasadan alınan preparatlardaki D vitamini ile deride sentezlenen D vitamini bire bir aynı değildir. 
D vitamini deride güneş ışının enerjisi ile sülfatla bağlanır (sülfatlı D vitamini) ve bu haliyle D vitamini suda çözünür .

Suda çözünebilen D vitamini tüm hücrelere kolayca girebildiği için etkisi yağda çözünen D vitaminine göre daha fazladır.
 Halbuki ağızdan preparat olarak aldığımız D vitaminleri sülfatsızdır, yağda erirler. Sülfatsız D3 vitamini yağda eridiğinden kan dolaşımında serbestçe dolaşamaz. Dolaşabilmesi için LDL-kolesterole ihtiyacı vardır.

Sülfatlı D3 vitamini kalsiyum taşınmasında fazla görev almaz. Buna karşılık kanserden korunmada,  immun sistemi güçlendirme depresyon ve kardiyovasküler hastalıktan korunmada rolü olan sülfatlı vitamin formudur. Sülfatsız D vitaminin bu tarzda etkileri yoktur.
Anne ve inek  sütünde bulunan D vitamini sülfatlıdır. Fakat inek sütündeki D vitamini pastörizasyon ve UHT uygulaması ile tahrip olur.

D vitamini güneşten gelen morötesi (UV) ışınlarının etkisi ile deride sentezlenir.

UVB, UVA’ya göre daha kısa dalga boyuna sahiptir. 

UVB’nin dağılmadan hedefe ulaşabilmesi için açık bir havada atmosfere dik açıyla gelmesi (öğlen saatleri) ve başka bir fiziksel etkenle karşılaşmaması gerekir. Yani en iyi D vitamini sentezi öğle vakitlerinde olur.


UVA ve UVB’nin D vitamini sentezi üzerine olan etkileri birbirinin zıttıdır. UVB derimize temas ettiğinde kolesterolden D vit öncüsü olan kolekalsiferolü sentezlettirir.
 UVA ise tam tersine deride sentezlenen kolekalsiferolü parçalar, yani bir anlamda D vit sentezini bozar. Yani “aman! sakın ışınların dik geldiği öğlen saatlerinde güneşlenmeyin” tavsiyesine uyarak güneşin nispeten yatık geldiği saatlerde güneşlenirseniz aslında çoğunlukla UVA ışınlarına maruz kalıp bronzlaşırsınız ama sentezlenen D vitaminini de parçalanarak etkisiz hale gelir.
Fazla miktarda UVA ışınlarına maruz kalanlarda deri kanseri olasılığı artar. Bu nedenle zamanlama önemlidir. 
Eğer öğle saatlerinde değil de daha önceleri ya da daha sonraları güneşlenilirse, fazla bile güneşlenilmiş olsa D vitamini seviyeleri düşük olabilir . 
Özetle güneşin dik geldiği öğle saatlerinde yani gölgenizin boyunuzdan daha kısa olduğu saatlerde güneşlenin.
UV-A ciltteki melanin hücrelerini uyararak bronzlaşmayı artırır, fakat aynı zamanda ve cilt yaşlanmasını da artırır. Bronzlaşma UV-B ışınları engelleyerek D vitamini sentezini de azaltır. Bronzlaşma bu nedenle D vitamini sentezinin aşırı olmasını da engeller. 
Yani aşırı güneşlenme D vitamini zehirlenmesi de yapamaz. UVB ışınları ise fazla pigmentasyon yapmaz.

Uygun şekilde güneşlenildiğinde ciltte sentezlenen kolekalsiferol, yağ bezlerinin salgıları ile cildin yüzeyine doğru çıkar ve 48 saat içinde yeniden ciltten emilerek kana geçer. 
Henüz ciltten emilmeden önce şampuan ya da sabunla yıkanıp vücuttan uzaklaştırıldı ise D vitamini sentezi olmaz. 
Ayrıca sıcak su da o deri yağlarını yok eder. 
Bu yüzden güneşlendikten sonra özellikle yüz, kol, omuz ve bacak gibi güneş gören bölgeleri sabunlamayınız ve nispeten ılık suyla duş alınız.

Uygun şekilde güneşlenildiğinde ciltte sentezlenen kolekalsiferol, yağ bezlerinin salgıları ile cildin yüzeyine doğru çıkar ve 48 saat içinde yeniden ciltten emilerek kana geçer. Henüz ciltten emilmeden önce şampuan ya da sabunla yıkanıp vücuttan uzaklaştırıldı ise D vitamini sentezi olmaz. Ayrıca sıcak su da o deri yağlarını yok eder. 
 Bu yüzden güneşlendikten sonra özellikle yüz, kol, omuz ve bacak gibi güneş gören bölgeleri sabunlamayınız ve nispeten ılık suyla duş alınız.

Maalesef güneş yağları D vitamini sentezinden sorumlu olan UVB ışınlarını engellerler. Buna karşılık güneş yağları ise UVA’nın deriye geçişini engellemezler. 
 UVA cilt kanserine yol açarken, UVB cilt kanserini önleyen ve D vitamini sentezleyen etkiye sahiptir. 
Güneş yağları ise  UVA’yı geçirir,  UVB’yi engeller. 

Üstelik söz konusu güneş kremini cildinizden çıkarmak için banyoda keselenmek zorunda kaldığınızdan az miktarda kazandığınız D vitamini de heba olup gitmektedir.

Güneş yağları kanser olasılığını artırabilir mi?
Kamuoyu yıllardan beri güneş yağlarının deri kanserini önlediğini sanıyor. Faktör sayısı arttıkça korunmanın da arttığı iddia ediliyor. 
Doğru , güneş yağları güneş yanığını önler, fakat birçoğu deri kanserlerini önlemeyebilir; hatta çeşitli kanserlere de sebep olabilir. 
Çünkü birçok güneş yağı deri kanserine neden olan UVA’yı önlemez.
 Fakat D vitamini sentezi yapan UVB’yi önler. 
Daha uzun dalga boylu olan UVA derinin derinliklerine kadar girer; UVB ise derinin yüzeyinde kalır.
Güneş yağlarının içinde bulunan maddeler kanser yapabilir mi?
Tablo 5. Güneş yağlarında bulunan başlıca maddeler
  • Para Amino Benzoik Asit (PABA)
  • Avobenzon
  • Sinoksat
  • Dioksibenzon
  • Homosalat
  • Mentil antranilat
  • Oktosirilen
  • Oktometoksiinnamat
  • Benzofenon
  •  Oktil salisilat
  • Oksibenzon
  • Padimat O
  • Fenilbenzimidazol
  • Sulisobenzon
  • Titanium dioksid
  • Trolamin salisilat
  • Çinko oksit
  • Retinil palmitat
Bu maddelerin (Tablo 5) deri üzerinde kaldığı ve güvenli olduğu iddia edilmektedirler. Fakat yapılan bir çalışmada bu maddelerin deri yüzeyinde kalmadığı, bütün deri tabakalarına geçtiği gösterilmiştir .
Bu maddelerin bazılarının uzun vadede kanser yapıcı bir etkisinin olmadığını söylemek bugün için mümkün değildir . Nitekim güneş yağlarında bulunan oksibenzon, benzofenon, oktosrilen ve oktometoksisinnamat gibi kimyasalların habis melanom riskini artırabileceği saptanmıştır.
FDA güneş yağlarının %40’ında bulunan retinil palmitatın (bir A vitamini formu) deri hasarını artırarak kanser riskini artırabildiğini belirtmektedir .  
Paraben adı verilen kimyasallar, ürünlerin raf ömrünü uzatmaktadır. Dolayısıyla güneş koruyucuların içinde de yaygın bir şekilde bulunuyorlar. Parabenlerin uzun süreli etkileri bilinmemektedir. Kanser riskini arttırdıkları yönünde yoğun tartışmalar vardır.
Mineralli güneş koruyucular
Fiziksel koruma sağlayan bu koruyucuları deri emmiyor. Cildinizin üzerinde, örtü gibi beyaz kireç gibi bir tabaka oluşturuyorlar. Bu tabaka, güneş ışınlarını bir ayna gibi geri yansıtmaktadır. Yani aslında bir tişört giymeden çok bir farkı yok. Mineralli güneş koruyucuların zararlı olduğuna dair henüz bir iddia yoktur. Ama çocuklarımızın cildine süreceğimiz her şeye, tedbirle yaklaşmak gerekmektedir. 
Zeytinyağı ise korkusuzca kullanılabilir.
Korunma
Güneşe çıkarken, ensenizi kapatacak, suratınızı tamamen gölgeleyecek bir şapka takın. Kısa şort yerine, mümkün olduğu durumlarda, ince, uzun, açık renk bir  pantolonu ya da uzun kollu ince bir tişörtü tercih edin. Plaj gibi güneş koruyucunun kaçınılmaz olduğu durumlarda, mineralli koruyucular kullanın.
Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda kaldığınız durumlarda, çocuğunuzun vücudunun mümkün olduğu kadar küçük bir kısmına sürün. Mesela iyi bir şapka takıyorsa, suratına a sürmeyin. Kumda oynarken kısa kollu tişört giydirin, sadece kollarına sürün.
Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda kalırsanız, düşük faktörlü kullanın. 20 faktörle 50 faktör arasında sadece yüzde 3’lük bir koruma farkı var. Ama 50 faktör kullandığınızda, çok daha fazla kimyasala maruz kalıyorsunuz.
Doç.Dr. Hasan Önal dan ( izniyle ) alıntıdır.
www.beslenmebulteni.com






No comments:

Post a Comment

aynısefa çiçeği

calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...