Wednesday, February 28, 2018
çocuklarda güçlü bir bağışıklık sistemi için öneriler
Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en iyi yolu beslenmeden geçer.
Bebeklerde bağışıklık sistemi için en önemli besin anne sütüdür.
Anne sütünün içeriğindeki immunoglobulinler ve koruyucu diğer faktörler bebeğe doğrudan geçmekte ve onu bir ömür boyu koruyacak olan bağışıklığının temelini oluşturmaktadır.
Özellikle ağız denen (kolostrum) ilk gelen sarı renkli anne sütü oldukça değerli olup tek bir damlasını bile zayi etmeden bebeğe vermeye çalışmalıdır, bu aynı zamanda onun ilk aşısıdır.
Güçlü bir bağışıklık sitemi için yapılması gerekenler nelerdir?
1- Dengeli beslenme önemli.
2- Şekerli yiyeceklerden uzak durmak. Yapılan bir araştırmada 100 gr şekerin lökosit fonksiyonlarını 4-6 saat boyunca %60 baskıladığı gösterilmiş. çünkü glukoz C vitamini reseptörleri ile yarışıyor.
3-Pakete girmiş, marketlerde satılan cips, çikolata gibi hazır gıdalardan, hamburger , kola gibi fast food dediğimiz beslenme tarzından uzak durmak
4- Yoğurt, kefir, ayran, boza, ev yapımı sirke, şalgam suyu gibi probiyotikten zengin besinler tüketmek. barsaktaki probiyotikleri beslemek gerekiyor.
5- D vitamini takviyesi : 1 yaş üstü 600 Ü, 1 yas alti 400 ü günlük olarak D vitamini vermek.
6- C vitamininden zengin besinleri turuncgiller ,kuşburnu ,biber , maydanoz gibi bol tüketmek.
7- bol su içmek .
8- Düzenli uyku
9-düzenli spor yapmanın bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir.
10- bazı ek besinlerin beta glukan , propolis , ekinezya , pelargonuım gibi bağışıklık sistemini desteklediği gösterilmiş .
Tuesday, February 20, 2018
Çocuklarda Öksürük
Prof. Dr. Mustafa Bakır
Solunum yollarının bir korunma refleksi olan öksürük, çoğunlukla basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunun (ÜSYE) belirtisidir.
Öksürüğün özellikleri ve ona eşlik eden diğer hastalık belirtileri “soğuk
algınlığı” veya “grip” olarak tanımlanan ve 5-10 gün içinde hafifleyerek
iyileşen viral ÜSYE’den ayırımına yardımcı olur, örneğin:
– Okul mevsiminin başlamasıyla birlikte ayda 1-2 kez
tekrarlayan, burun akıntısı, aksırık ve bazen ateşle birlikte başlayan kuru
öksürük 5-10 gün içinde hafifler, ancak tam kaybolmadan yeni bir burun akıntısı
ve aksırık belirtileri ile yeniden başlar, bu durum kış boyunca devam eder.
Ebeveyn bu durumu iyileşmeyen bir akciğer hastalığı olarak yorumlayabilir.
Halbuki her öksürük dönemi farklı bir solunum yolu virüsüne bağlı bir ÜSYE’dir.
Bu dönemlerde hastanın muayenesinde orta kulak iltihabı, sinüzit veya zatürre
gibi bir komplikasyon saptanmamışsa antibiyotik tedavisi gereksiz ve
etkisizdir, hastalık süresini kısaltmaz, bakteriyel komplikasyonları da
önlemediği gösterilmiştir.
– Bir viral ÜSYE sırasında 7-10 günden uzun süren ve şiddetinde
hafifleme olmayan öksürük, burun/geniz akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi
belirtiler akut sinüziti, 10 günden uzun süren inatçı kuru ve şiddetli
öksürükler aşısız bebeklerde boğmaca sendromunu düşündürmelidir.
– Her viral ÜSYE sırasında veya sonrasında ortaya çıkan ve bazen
nefes darlığı ile birlikte olan hışıltılı solunum, çocukluk çağı astımı veya
hava yolu reaktivitesine yol açan mide-yemek borusu reflüsü gibi diğer
hastalıkları düşündürmelidir.
– “Havlama sesine benzeyen” boğuk sesle öksürük, ses kısıklığı,
nefes almada zorluk ve/veya nefes alırken “ötme sesi” gibi belirtiler kurup
sendromunu, en sıklıkla akut larenjiti düşündürür.
– Ateş, halsizlik, iştahsızlık, nefes darlığı, karın veya göğüs
ağrısı, kusma gibi belirtiler zatürreyi düşündürmelidir. Bir viral ÜSYE
sırasında başlangıçta düşen ateşin birkaç gün sonra tekrar yükselmesi,
öksürüğün sebat etmesi veya artması, veya nefes darlığının başlaması da
zatürreyi hatıra getirmelidir.
– 15 günden uzun süren, geceleri artan ardışık şiddetli kuru
öksürük nöbetleri özellikle 6 ayın altında ve 8 yaşın üstündeki bebek ve
çocuklarda boğmacayı da düşündürmelidir.
Yukarıda örneklenen inatçı ve sıradışı öksürükleri olanların,
özellikle çocukların %7-15’inde rastlanan çocukluk çağı astımı açısından çocuk
allerji uzmanı tarafından değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Çocuklarda Ateşle İlgili Notlar
1. Çocuk ve bebeklerde ateş kaç derece olmalı ve
nasıl ölçülmelidir?
Son yıllarda kulaktan ölçer oldukça moda olmakla
birlikte, ölçüm tekniğinin çocuklar için çok uygun olmadığını ve
bu nedenle çok hatalı değerlendirmelere yol açabildiğini
söyleyebilirim. Aileleri ve biz doktorları gereksiz yere
telaşlandırarak gereksiz tetkik ve aşırı
tedavilere sebep olduğunu düşünüyorum. O yüzden
pratik uygulamamda çok kullanmıyorum, ailelere
önermiyorum da. Alından ışınla ölçen
aletleri kulağa göre daha güvenilir
buluyorum, nadiren yanıldığı oluyor, şüphe
duyduğumuzda koltuk altı ölçüm ile teyit etmek
şartıyla öneriyorum. Ancak ev tipi kulak veya alından
ölçen aletler, belli aralarla ayar edilmediği için bir
süre sonra yanlış ölçmeye başlayabiliyorlar.
2. Çocuk
ve bebeklerde ateşe sebep olan faktörler nelerdir?
Çocuklar ve
bebeklerde ateşin en sık rastlanan sebebi aslında enfeksiyonlardır. Çok basit
bir soğuk algınlığından, çok ağır bir menenjit veya septisemiye
kadar varabilecek çok geniş bir yelpazede birçok
enfeksiyon hastalığı ateş nedeni olabilmektedir.
Ateşin enfeksiyon dışı nedenlerine gelince; küçük
bebeklerde, özellikle de yenidoğan döneminde bazen
yeterince beslenememe ya da sıvı kaybına bağlı olarak bile ateş
yükselebilmektedir. Yine küçük bebeklerde ortam ısısının yüksekliği, aşırı giydirme
ateş sebebi olabilmektedir, çünkü özellikle 1 aylıktan küçük bebekler
vücut ısısını çok iyi dengeleyemezler. Daha
büyük yaştaki çocuklara baktığımızda romatizmal hastalıklar,
otoimmun hastalıklar ve tümöral hastalıklar çocuklardaki ateşin diğer
sebeplerinden sayılabilir.
Çocuk ve
bebeklerde ateş görüldüğünde evde ilk müdahale nasıl yapılmalıdır?
Çocukların veya bebeklerin ateşi çıktığında evde
ilk olarak yapılması gereken, çocuğun üzerindeki kalın giysilerin
çıkarılmasıdır; çok fazla örtülmemesi gerekir. Hatta eğer ateş çok yüksekse
çocuk tamamen soyulabilir.
Koltukaltından 39’u geçen ateşlerde
çocuğu veya bebeği ılık su doldurduğumuz bir küvete sokabiliriz, ılık duş
aldırabiliriz veya tüm vücudunu büyük bir ıslak havluya sarabiliriz veya
koltuk altlarına, kasıklarına, boyun bölgesine ıslak bezler yerleştirebiliriz.
Ancak bu uygulamaların hepsinde dikkat edilmesi gereken önemli nokta, bu
uygulamanın yapıldığı suyun ısısıdır. Çok soğuk su ile buzlu su ya
da alkol ile yapılan uygulamalar ateşin hızlı düşürülmesine,
o da kollaps dediğimiz çok ağır bir şok tablosuna sebep olabilir. O yüzden ateş
düşürme uygulamalarının 35-37 derece gibi, normal vücut ısısına yakın bir su
ile yapılması çok önemlidir.
Bunun yeterli olmadığı durumlarda çocuklar için
uygun olan parasetamol veya ibuprofen içeren şuruplardan veya yaşına göre
fitillerden yararlanabiliriz. Ancak tüm bu alışılmış
önerilerin yakın bir gelecekte değişeceğine
şiddetle inanıyorum. Eğer
ateşe çok farklı bir açıdan bakmak
istiyorsanız, bu konuda daha cesur olmak
istiyorsanız Ateş
Düşürücüler: Gizli Düşmanımız isimli
yazımı da okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
4. Doktora ne zaman
başvurulmalıdır?
Yukarıda
anlattığımız yöntemlerle eğer ateş 30-60 dakika içinde düşmüyorsa
Ateş
düşürücü verilmesine rağmen çok sık çıkıyorsa, koltuk altından 38,5
ya da yaşına göre eğer çok küçük bir çocuksa 38’i, büyük bir
çocuksa 39’u geçiyorsa
Çocuk
6 hele de 3 aydan küçükse hemen.
3-4
saatten daha sık çıkıyorsa
Ateşe
eşlik eden şuur problemi, solunum
sıkıntısı, şiddetli kusma- ishal gibi diğer belirtiler
varsa.
Veya
çok sık çıkmıyor-çok yüksek değil, başka önemli bir belirti
de yok ancak 48-72 saatten daha uzun süre ateş devam
ediyor ve ateş düşürücü ilaç ihtiyacı oluyorsa doktora
başvurulmalıdır.
5. Bebeklerde
görülen ateş çocuklara nazaran daha ciddi durumlara yol açabilir herhalde…
Evet çok haklısınız, kesinlikle ateşi
değerlendirilirken çocuğun yaşı çok önemli unsurlardan bir tanesi. Örnek vermek
gerekirse ilk 1 aydaki bebeklerin ateşi çok ciddiye alınmalıdır, bu yenidoğan
dönemidir.
Daha sonraki
aşama ilk 3 ay bebekler yine daha ciddidir, 6 aya kadar ciddiyet devam eder, 1
yaşına kadar yine azalmakla birlikte ateş her zaman önemsenmelidir.
1 yaştan sonra çocuk büyüdükçe, özellikle de
5 yaştan sonra ateş bizim için daha önemsiz hale gelir.
Çünkü ailelerin en çok korktuğu komplikasyonlardan birisi olan ateşli havale 5
yaşından sonra neredeyse hiç görülmemektedir, 1 yaştan
5 yaşa gidildikçe de görülme sıklığı
giderek azalmaktadır.
Bir çocuk doktoru olarak
bana sorarsanız aslında hiç korkulacak birşey
değildir, ateş düşürücü vermek de havaleyi
önlemez, sadece halk arasında soğuk havale
denen duruma çevirir o kadar, aslında o
yine ateşli havaledir.
6. Ateşli havale
nedir? Yüksek ateşten farkı nedir, anneler havale durumunu nasıl anlarlar?
Ateşli havale özellikle çocuğun ateşli hastalıkları
sırasında 6 ay-5 yaş arası çocuklarda % 2-5
ihtimalle görülebilen nörolojik bir tablodur. Aynı epilepsi
nöbetini taklit eder. Genelde gözlerde kayma, bazen şuur kaybı-kendinden geçme,
dişlerde kitlenme, bazen ağızdan köpük gelmesi ve kol bacaklarda ritmik
kasılmalar şeklinde kendini gösterir; bu belirtilerden bir
veya birkaçı olduğunda anneler ve babalar çocukların havale geçirdiğini
anlayabilirler.
Böyle bir durumda çocuğu soğuk suya tutmak asla
önerilmez, ateş düşürücü bir fitil verip, hemen en
yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekir.
Ama akıldan çıkarılmaması gereken bir nokta 5
yaştan sonra ateşli havale pek olmaz, ateşin derecesiyle havale geçirme riski
arasında hiçbir ilişki yoktur, ateş çok düşükken yükselmeye başladığı sırada da
geçirilebilir. Yani evde 37- 37.2 derece hafif ateşli bir çocuk evde havale
geçirmeye başlayabilir ve ancak acile geldiğinde ateş 39’a ulaşmıştır. Yani
ateşin kaç derece olduğunun, bu havaleyi önceden tahmin etmek açısından
hiçbir önemi yoktur.
Dolayısıyla ateşi düşürerek
sürekli kontrol altında tutarak ateşli havaleyi
önleyemezsiniz. Daha da önemlisi bu çok korkutan tablo aslında bebeğe-çocuğa
hiçbir zarar vermez, beyinde herhangi bir hasar bırakmaz.
7. Konuyla
ilgili eklemek istedikleriniz…
Özellikle de 1 yaş hele de 5 yaşın üzerindeki çocukların ateşlerinden
korkmasınlar. Ateş düşmese bile aslında vücudun mikroplara savaşma yeteneği
olduğunun bir kanıtıdır. Tabii ki çocuğu rahatlatmak için ateş
düşürülebilir, ancak düşürdüğünüz her ateşin
hastalığı uzattığını tam iyileşmeyi geciktirdiğini
de unutmayın.
Ateşli havale 5 yaşından sonra neredeyse hiç
görülmez ve ateşli havale geçiren çocuklarda beyinde herhangi bir hasar kalma
ihtimali, binde birin altındadır; bunu tekrar tekrar vurgulamakta fayda
görüyorum.
Ateşten
çok korkmayalım.
Ateş
olduğunda gerekli müdahaleleri yapalım.
Özellikle
de 3 günden uzun süren, 39’u geçen, inatçı, düşmekte zorlanan bir ateş
olduğunda ve çocuk küçükse mutlaka doktora
başvuralım
Her
ateş antibiyotik almak gerekli anlamına gelmez, birçok virüs hastalığında da
39’u geçen ateşler görebiliriz, bebeklerde bunun en tipik örneği altıncı
hastalıktır.
Monday, February 19, 2018
Sağlıklı Yaşam için İpuçları
Sağlıklı Yaşamın sırrı var mıdır, evet
bu konuda çok yazılır çizilir, ancak ben
bugün olaya çok farklı bir açıdan yaklaşmak
istiyorum. Çünkü bence hastalıkla sağlık aslında
ince bir çizgiyle birbirinden ayrılıyor,
hastalıklara olan yaklaşımımız genel sağlığımızı
etkiliyor.
Doğaldan uzaklaştıkça sağlığımız bozuluyor,
başka hastalıklar başka tedaviler ve başka
yan etkilerle her geçen gün iş biraz
daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Çocuklar
Neden Sık Hastalanırlar?
Bu
sorunun en basit cevabı: Aslında çocuklar doğal olarak sık hastalanırlar. Bunu
yaşa göre de sınıflandırabiliriz. Öncelikle ilk 2 yaşa baktığımızda bağışıklık
sistemi henüz tam gelişmediği için, dış faktörlerle enfeksiyon etkenleri ile
henüz karşılaşmadığı için en ufak bir temasta sık hastalanırlar. Ancak
özellikle ilk 9 ayda, adeta bir mucize gibidir çok kolay da iyileşirler. Çünkü
hamilelik sırasında anneden geçen antikorlar bebekleri korur, hele
de ilk 6 ay sadece anne sütüyle
besleniyorsa bu koruma kalkanı daha da
güçlenir.
Hastalıklar genellikle 2 yaştan sonra azalmaya başlar, fakat
okula başlama ile birlikte hastalıklar yeniden sıklaşır. Bunun sebebi de,
kalabalık ortamlarda özellikle de kış aylarında farklı virüslerle yoğun ve sık
temas etmek ile ilgilidir.
Okula giden bir çocuğun aşağı yukarı ayda bir
hastalanması normal kabul edilebilir. Ancak önemli olan hastalığın ne sıklıkta
olduğundan ziyade, ne şekilde seyrettiği ve antibiyotik kullanımı gerekip gerekmediğidir.
Antibiyotik kullanım ihtiyacının göreceli bir kavram olduğu da unutulmamalıdır,
bir doktora göre kızarık bir boğaza hemen antibiyotik yazılırken, başka bir
doktora göre testler yapılmak şartıyla, bembeyaz iltihaplı bir boğaza 40 derece
ateşte bile antibiyotik verilmeyebilir.
Ne Zaman Doktora Gitmeli, Paniklemeli?
Kısaca
cevap verirsek gerektiğinde tabii ki doktora gidilmeli, ancak
hiçbir zaman paniğe kapılmamalıyız, sakinliğimizi
korumalıyız.
Bu sorunun cevabı çocuğun yaşına göre değişkenlik göstermektedir.
İlk 6 ayda hele de ilk 3 ayda ufak şikayetlerde bile hele de 1-2 günden
fazla sürüyorsa, mutlaka doktora gidilmelidir.
6 aydan hele de 1 yaştan sonra
ufak nezle, hafif öksürük gibi durumlarda ateş 38,5’i geçmiyorsa kendiliğinden
düşüyorsa 1-2 günden uzun sürmüyorsa evde beklenebilir.
Anne babaları en çok
korkutan belirtilerden biri ateştir,
aslında 38,5 üzerine çıkmadıkça ateş
düşürücü vermeye çok gerek yoktur.
Bu yazılanların tersi durumlarda mutlaka
hemen doktora başvurulmalıdır.
Özellikle hızlı ve
zor nefes alıp verme, aşırı bir hırıltı
ve 39,5’i geçen ateşlerde bir an önce
doktora gitmek en doğrusudur.
Ateş çok
inatçıysa, sık çıkıyor, tamamen düşürülemiyorsa veya ateş 38,5 civarı
bile olsa, 3 günden hele de 4 günden uzun sürüyorsa yine mutlaka doktora
gidilmelidir.
Sık Hastalanması Neyin Habercisi Olabilir?
Bir çocuğun sık
hastalanması genellikle ciddi bir sorunun habercisi değildir, daha önce de
söylediğim gibi yaşıyla ve bulunduğu konumla alakalı normal bir durum olma
ihtimali son derece yüksektir. Ancak bunun dışında hastalıkların seyrine
ve tipine göre, bu hastalıklar bazen belli durumların habercisi olabilir.
Örnek vermek
gerekirse sık sık kulak iltihabı olan, kulağında sıvı biriken, işitme sorunları
olan bir çocukta bu genellikle bir geniz eti, alerji veya bağışıklık sisteminde
hafif de olsa bir IgA düşüklüğünün habercisi olabilir.
Her soğuk algınlığında
hışıltılı bir solunum ıslık çalar gibi bir hırıltı duyulması, solunum
sıkıntısı olması, alerjik bronşiolit veya astım gibi durumların habercisi
olabilir.
Bir çocuk eğer
çok sık zatürre oluyorsa hele de kilo alımı yetersiz ve yağlı kakası varsa
Kistik Fibrozis dediğimiz genetik bir hastalık akla gelmelidir.
Sık ve
çeşitli ağır enfeksiyonlar geçirilmesi ağır bir
bağışıklık yetmezliği veya AİDS habercisi olabilir.
Çok sık boğaz
iltihabı olan bir çocukta, özellikle de boğaz kültüründe üreme yoksa,
periyodik ateş ile giden bazı genetik hastalıklardan özellikle PFAPA sendromunu
düşünmek gerekir, PFAPA sendromu antibiyotik dışı tedavilerle iyileştirilir.
Eğer tedaviler atakları bitirmezse, bademciklerin alınması
gerekebilir.
Tekrarlayan
ateş, hele de karın ağrısı ve/veya
eklem ağrılarıyla birlikte seyrediyorsa FMF (Ailevi
Akdeniz Ateşi) akla gelmelidir, bunlar kanında
mikrop var diye ifade edilen durumla çok
karışır, ancak sağlıklı bir çocuğun 1-2
ayda bir kanında mikrop olması çok da
mantıklı değildir.
Bağışıklığı Güçlendirmek İçin Neler Yapılmalı?
Çoğu zaman bu
sorunun cevabı kısaca, normalden uzaklaşmayın başka hiçbir şey yapmanıza da
gerek yok aslında. Aslında bağışıklık sitemi sadece
güçlü olmamalı, dengeli olmalı, doğru zamanda
doğru tepkileri verebilmeli. Çünkü kontrolsüz güç başka
sorunlara yol açacaktır.
Dengeli
ve sağlıklı bir bağışıklık sitemine sahip
olmak için 4 ipucu:
1. Mümkün olduğunca
normal doğum yapın, hamilelik takibinizi, normal doğumu destekleyen, çoğunlukla
tercih eden bir kadın doğum hekimi tercih edin.
2. İlk 6 ay sadece
anne sütüyle besleyin daha sonra kademeli geçişle anne sütünü giderek azaltın,
ancak bırakmayın, 2 yaşa kadar emzirmeye devam edin.
3. İlk 2 yaş Hiç
değilse 1 yaşa kadar mümkün olduğunca antibiyotiklerden uzak durun. Çünkü ilk 2
yaşta ne kadar çok virüs enfeksiyonu geçirir ve bu hastalıkları antibiyotiksiz
atlatırsınız, bağışıklık sisteminiz de o kadar akıllı, güçlü ve dengeli
olacaktır.
4. Bunun
dışında tabii ki dengeli beslenme, özellikle
meyve ve sebzelerin ihmal edilmemesi, açık
hava ve güneşten sıkça faydalanma bağışıklık
sistemi sağlığı için faydalı diğer faktörlerdir.
Antibiyotiklerden
uzak durmak için bazı ipuçları:
1. Öncelikle
antibiyotik kullanım ihtiyacının son derece göreceli bir kavram olduğunu
unutmayın. Bu nedenle çocuğunuzu takip edecek doktorunuzu seçerken antibiyotik
kullanım oranlarını mutlaka sorgulayın. Bu sorun ne yazık ki sadece kişisel
olarak çözülebilecek bir sorun değildir.
Bir doktorun günlük baktığı hasta
sayısı arttıkça, doğal olarak antibiyotik kullanım oranı da artacaktır ve bu
durum çoğu zaman doktorun hatası değildir.
2. 2 yaşın altında
genellikle boğazda Beta enfeksiyonu olmaz. Çünkü henüz bademcikler bağışıklık
sistemi fonksiyonlarını devir almamıştır yani bu enfeksiyonu yaratacak
yetenekte değildir. Dolayısıyla 2 yaşın altında
bir çocuğa boğazı kızarık denerek
antibiyotik yazılıyorsa 10 kere düşünün Çok
şüphe varsa da boğaz kültürü ya da
hızlı Beta testleri ile doğrulanmadan antibiyotik
başlanmamalıdır.
3. Yaşadığınız
enfeksiyonların %90 95’inin virüslere bağlı olduğunu unutmayın, dolayısıyla
aldığınız her 10 kutu antibiyotikten 9’unun gereksiz olduğunu bilin.
4. Kanında mikrop
var dendiğinde, sadece CRP yüksekliğinin tek başına anlam ifade etmediğini, kan
sayımındaki başka kriterlerin de değerlendirilmesi gerektiğini bilin.
5. İlk 6 aydaki
bebeklerde sümüklü yeşil kaka çoğu zaman bir enfeksiyon belirtisi değildir.
Birçok laboratuvarda amip testinin pozitif çıkması hiç bir anlam ifade etmez ve
son yıllarda kongrelerde bu tür dışkılar için test yapılması bile önerilmiyor.
6. Ateş vücudun
enfeksiyonla savaşının bir sonucudur 38,5’in altındaki ateşleri düşürmeye gerek
yoktur,
Yapılan birçok çalışma ateş düşürmenin ateşli havaleyi önlemediğini
göstermektedir.
Ateşli havale herhangi bir sakatlık ve zeka özürü bırakmaz,
dolayısıyla ateşten bu kadar korkmanın bir anlamı yoktur.
Bir dönem İstanbul’da
Japonların yoğun olarak yaşadığı Etiler
bölgesinde çocuk doktoru olarak çalıştım, inanın
39-40 derece ateşle, ilaç vermeden 3-4 gün
bekliyorlardı, ateşe olan yaklaşımımız biraz da
toplumsal algımızla alakalı. Bu insanlar saf veya
cahiller mi sizce, ben hiç öyle olmadığına eminim.
Ateşli havale 5 yaşından sonra neredeyse hiç geçirilmez.
Dolayısıyla 5
yaş sonrası ateş düşürücü için sınırınızı 39’a çıkarabilirsiniz. 10 yaştan
sonra 39,5-40’a bile ateş düşürücü vermeyebilirsiniz, en azından
1-2 saat ateşle bekleyebilirsiniz. Çünkü ateş
daha hızlı ve tam iyileşmeyi sağlar.
Sağlıcakla Kalın
Sunday, February 18, 2018
BEBEKLERDE TAMAMLAYICI BESLENME
Bebeklerde Tamamlayıcı Beslenme:
Hayatın
ilk 6 ayında bebek için ANNE SÜTÜ tek başına en uygun besinleri sağlar.
Bebeğin
baş ve ağız kontrolü 4-5. aylarda gelişir. Bu dönemde, bebeğin gastrointestinal
sisteminde nişasta sindirimi de olgunlaşır. Bu nedenle, 6. ay ek besinlere
başlamak için en uygun dönemdir.
*Bebek
bakımını veren kişi elini hem yemek hazırlamadan önce hem de yedirmeden önce
mutlaka su ve sabun ile yıkamalıdır.
*Bebek
beslenmesinde kolay yıkanabilen çelik, cam, porselen içeren kaşık, tabak ve
bardak kullanılmalıdır.
*Meyve
ve sebzelerin bol suda yıkanması gerekir. Meyve-sebze pürelerinin hazırlanması
için cam rende önerilir.
*Sebzeler kısık ateşte az su ile haşlanarak
pişirilir.
*Etler
sebzelerden ayrı, basınçlı olarak (düdüklü tencerede) pişirilir.
Bebeğe
ilk 6-8 ayda yemek ayrıca hazırlanır ve püre kıvamında verilir.
Besin sonraki öğüne saklanmaz.
9.
aydan itibaren aile sofrasından bebek için uygun olan yiyecekler, ezilerek verilebilir.
12
.aydan itibaren, ailenin sofrasından yemek yiyebilir.
3-5
yaşına kadar aspirasyon riskinin yüksek
olması nedeniyle fındık, fıstık, leblebi gibi sert besinlerden kaçınmalıdır. Bu
besinler ezilerek ya da rendelenerek verilmelidir.
Başlanan
ek
besin 3 gün çay kaşığı ile
başlayıp giderek artan miktarda verilir.
Bebekte
ilk 6 ay enerjinin tamamı anne sütüyle
karşılanır. 6-8 ayda 200 kcal/gün, 9-11 ayda 300 kcal/gün, 1-2 yaşta yaklaşık
550 kcal/gün kadar ek besin alması gerekir.
Bebeklerin mide kapasiteleri yaklaşık 200 mL
(30 mL/kg) kadardır.
Bebekte
öğün sayısı; 6-8 ayda 2-3 ana öğün ve 9.
aydan sonra da 3-4 ana öğün önerilir. Ana öğün yanında 1-2 ara öğün verilebilir.
Bir
öğünde tüketilmesi gereken miktarlar :
6
.ayda 2-3 tatlı kaşığı ile başlanıp 125 cc ye arttırılır.
8
. ayda 2-3 tatlı kaşığı başlanıp 160 cc ye arttırılır.
9-11
ay arası 190 cc ye arttırılır.
12
. aydan sonra 190 cc, 2 yaş 250 cc .
6
ay- 2 yaş arası çocuk beslenme takibinde
kullanılan UNİCEF ‘ in belirlediği Temel
Besin Grubu:
1-
Tahıl,
yumru , kökler
2- Baklagiller, kabuklu
yemişler ( ceviz, fındık)
3- Süt ürünleri, yoğurt ,
peynir
4- Et, kırmızı balık, kümes
hayvanı, karaciğer
5- Yumurtalar
6- A vitamininden zengin
sebze ve meyveler
7-
Diğer
sebze ve meyveler
AY AY BEBEK BESLENMESİ VE
MENÜ ÖRNEKLERİ
6. ay :
Yoğurt, kefir,
Yumurta sarısı (1/8 ile başlanır),
Elma, şeftali püresi,
Havuç suyu,
Pekmez,
Süt ve pirinç unu muhallebisi (şekersiz)
7. ay:
Yumurta sarısı tam,
Et,
Balık (levrek, çipura, iri mezgit. lüfer),
Pirinç, ekmek içi,
Sebze çorbası veya püresi (havuç, patates, kabak)
8. ay:
Peynir (tuzsuz),
Baklagiller (mercimek, nohut, fasulye),
Kıymalı sebze yemeği,
Tarhana, mercimek çorbası,
Ceviz
9.ay:
Ev yemekleri (tuzsuz, baharatsız),
Pilav, makarna,
Yumurta beyazı (allerjen!),
Kuzu karaciğeri (haftada bir)
12. ay:
Aile sofrası
Bal, çilek, kivi gibi allerjen meyveler.
Not:
Kuruyemiş, 5 yaşa kadar ezilerek verilir (aspirasyon riski!),
Turunçgiller gaz yaptığı için 8. aydan sonra verilir,
Patlıcan ve mantar 1 yaşından önce verilmez.
6 AYLIK BEBEK
BESLENMESİ:
6 aylık bebekte ek gıdaya ilk olarak
yoğurt, muhallebi ya da meyve püresi başlanır.
Yoğurt:
evde günlük olarak hazırlanmalıdır.
İkindi öğünü ek gıdası olarak yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir.
Yoğurt hazırlanması:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40 C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
Meyve püresi :
İkindi öğünü ek gıdası olarak yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir.
Yoğurt hazırlanması:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40 C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
Meyve püresi :
İlk başlanacak meyveler mevsimine göre
elma, armut, şeftali, kayısı, muz olabilir.
Hazırlarken dikkat edilecek husus, püre çok sıvı olmamalı, yoğun kıvamda olmalıdır.
Meyve püresi hazırlanması:
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir.
Meyve püresine şeker eklenmez.
İstenirse yoğurt ile karıştırılarak verilebilir.
Daha sonra sebze çorbalarına geçilir.
Hazırlarken dikkat edilecek husus, püre çok sıvı olmamalı, yoğun kıvamda olmalıdır.
Meyve püresi hazırlanması:
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir.
Meyve püresine şeker eklenmez.
İstenirse yoğurt ile karıştırılarak verilebilir.
Daha sonra sebze çorbalarına geçilir.
Sebze olarak mevsimine göre havuç,
patates, kabak, balkabağı, kereviz, yer elması, yeşil yapraklı sebzeler gibi az
lifli , vitamin içeriği yüksek sebzeler seçilebilir,
Sebze çorbası öğlen öğününde 1-2 tatlı kaşığı başlanır.
Sebze Çorbası Hazırlanması:
Havuç , patates yıkanır kabukları soyulur, küp küp doğranır, bir yemek kaşığı pirinç/pirinç unu az miktar su ile tercihen çelik tencerede pişirilir. Bir yemek kaşığı zeytinyağı eklenir ve püre haline getirilir. Tuz eklenmez.
Bir hafta sonra pirinç yerine aynı miktarda bulgur eklenebilir, böylece besin çeşitliliği sağlanır.
Mutlaka bir hafta içinde püreye 30 gr. (bir yemek kaşığı) kıyma eklenmelidir.
Muhallebi:
Sebze çorbası öğlen öğününde 1-2 tatlı kaşığı başlanır.
Sebze Çorbası Hazırlanması:
Havuç , patates yıkanır kabukları soyulur, küp küp doğranır, bir yemek kaşığı pirinç/pirinç unu az miktar su ile tercihen çelik tencerede pişirilir. Bir yemek kaşığı zeytinyağı eklenir ve püre haline getirilir. Tuz eklenmez.
Bir hafta sonra pirinç yerine aynı miktarda bulgur eklenebilir, böylece besin çeşitliliği sağlanır.
Mutlaka bir hafta içinde püreye 30 gr. (bir yemek kaşığı) kıyma eklenmelidir.
Muhallebi:
Genellikle akşam öğünü olarak
verilir. Gece uzun uyumaya yardımcı olur.
pastörize süt yada hazır mama ile hazırlanabilir.
pastörize süt yada hazır mama ile hazırlanabilir.
Muhallebi Hazırlanması:
* 1 su bardağı inek sütü, 3 silme tatlı kaşığı pirinç unu, pekmez ile yapılır.
Pirinç unu soğuk sütün bir kısmı ile iyice ezilir, kalan süt eklenir ve karıştırılarak pişirilir, inmeye yakın pekmez eklenir.
* 1 su bardağı su ve yaklaşık 3 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak su muhallebisi yapılır. Ateşten indirilir, hafif soğuduktan sonra 6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Gerekirse tel süzgeçten geçirilir.
7 ay dolunca tahıllı muhallebilere de geçilmelidir. Tahıla geç başlanması Çölyak hastalığı riskini arttırabilir. Suyla pişirilen pirinç ununa 1-2 tatlı kaşığı labne peynir, 1 çay kaşığı tereyağ ile değişik lezzette doyurucu muhallebiler hazırlanabilir.
Yumurta :
ilk denemede 1/8 oranında tattırılır, yumurta iyice yıkanır ve katı pişmiş yumurta sarısı 1 çay kaşığı başlanarak yemek programına eklenir, miktar gittikçe arttırılır. Bir hafta sonunda tam yumurta sarısına geçilebilir,
Yumurta sarısı meyve , sebze püresi içine katılabilir.
6.5 aylık bebek için örnek menü:
07:00 Anne sütü
10:00 Elma püresi ( 3 yemek kaşığı )
13:00 Anne sütü
16:00 Etli havuç ve patates püresi ( 3 yemek kaşığı )
19:00 Anne sütü
gece Anne sütü
7-8 AYLIK BEBEK BESLENMESİ:
7-8.aylarda da anne sütü temel besin
olarak devam ettirilmelidir.
Desteksiz oturmaya başladıkları anda mama sandalyesinde oturtulmalıdır, önüne ufak besin parçacıları konarak bebeğin elle yemesi teşvik edilmelidir. Küçük çubuklar halinde pişmiş havuç, kabak, patlıcan, kıymalı yaprak sarması, iyi pişmiş ve parçalara ayrılmış brokoli, karnıbahar, lokmalar halinde köfte parçaları, küçük parçalara bölünmüş lokma büyüklüğünde hafif sert ekmek bu tür yiyecekler arasında sayılabilir .
*asla üzüm, fındık, leblebi gibi yuvarlanıp bebeğin boğazına kaçacak yiyecekler verilmemelidir.
Desteksiz oturmaya başladıkları anda mama sandalyesinde oturtulmalıdır, önüne ufak besin parçacıları konarak bebeğin elle yemesi teşvik edilmelidir. Küçük çubuklar halinde pişmiş havuç, kabak, patlıcan, kıymalı yaprak sarması, iyi pişmiş ve parçalara ayrılmış brokoli, karnıbahar, lokmalar halinde köfte parçaları, küçük parçalara bölünmüş lokma büyüklüğünde hafif sert ekmek bu tür yiyecekler arasında sayılabilir .
*asla üzüm, fındık, leblebi gibi yuvarlanıp bebeğin boğazına kaçacak yiyecekler verilmemelidir.
7-8 aylarda hangi besinleri eklemeliyiz?
·
sebze olarak brokoli, karnabahar,
lahana, taze fasulye, enginar, kereviz eklenebilir.
·
tahıllı besinlerden pirinç sebze
püresine konabilir.
·
pekmez tatlandırıcı olarak
kullanılabilir.
· lor, çökelek, tuzu alınmış peynir
başlanır.
Evde lor peyniri nasıl yapılır:kaynayan süte ev yapımı yoğurt ya da limon suyu damlatılır. ( ya da ev yapımı organik elma sirkesi) bir iki kez karıştırıp üstü kapatılır. sütün kesilmesi beklenir. temiz bir tülbent yada süzgeçten geçirilir.
Evde lor peyniri nasıl yapılır:kaynayan süte ev yapımı yoğurt ya da limon suyu damlatılır. ( ya da ev yapımı organik elma sirkesi) bir iki kez karıştırıp üstü kapatılır. sütün kesilmesi beklenir. temiz bir tülbent yada süzgeçten geçirilir.
·
baklagiller, mercimek, kabuklarını
soymak şartıyla nohut, kuru fasulye verilebilir.
·
balık başlanır. levrek, çipura, lüfer
gibi. balık buğulama şeklinde verilmelidir.
·
karaciğer kuzu karaciğeri tercih edilir.
haftada bir suda haşlanır, zarı çıkarılır, sebze püresinin içine konur.
·
tarhana çorbası verilebilir.
·
ceviz ezilerek eklenebilir.
·
mandalina, portakal gibi turunçgiller
8.aydan itibaren verilmeye başlanabilir.
·
soğan ,sarımsak az miktarda yemeklere
eklenebilir.doğal antibiyotik özelliği taşır.
her öğün bir tepeleme çorba kaşığı et
verilmeli.
besinler püre yerine çatalla ezilerek
hafif pürtüklü olarak verilmeli.yemeklere zeytinyağı, tereyağı eklenmesi
önemlidir.
kahvaltı başlanır.
her öğünde yaklaşık 2/3 kase ( bir kase
250 cc ) verilmeli.
8 aylık bebek için örnek menü:
06:00 anne sütü
09:00 kahvaltı: 1 çay bardağı ev
yapımı taze meyve suyu, bir yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı peynir, 1
tatlı kaşığı pekmez, 1 tatlı kaşığı iyice ezilmiş ceviz içi, 1 çay kaşığı
zeytinyağı.
12:00 kıymalı pirinçli sebze çorbası
15:00 anne sütü
18:00 2/3 kase yoğurt, yarım muz püresi
9-12 AYLIK BEBEK BESLENMESİ :
9.aydan itibaren aile
sofrasındaki yiyeceklerden uygun olanları ezilerek verilebilir. Aile sofrasına
oturtulabilir; bu, bebeğin sofra alışkanlığı kazanma açısından da önemlidir.
Eline parmak besinler verilip kemirmesi sağlanarak yeme becerisi geliştirilebilir.
Sabah: kahvaltı- 1 bardak
şekersiz süt ,
1 yumurta sarısı
1 tatlı kaşığı pekmez
1 ince dilim ekmek
1 çay kaşığı zeytinyağı
Ara: meyve püresi
Öğlen: sebzeli köfte/ dolma içi /
kıymalı sebze püresi / kuru baklagil herhangi biri.
1 dilim ekmek içi,
yoğurt
İkindi: yoğurt
Akşam: öğle yemeğinin aynısı yada
muhallebi.
Subscribe to:
Posts (Atom)
aynısefa çiçeği
calendula officinalis: dahili olarak ağiz boğaz agrısında , mide ülserinde harici olarak yara iyilesmesinde kullanılır. boğaz agrısında 1...
-
Kendini koruma ve savunma becerisi olmayan bebeğimizin güvenliğinden biz ebeveynler sorumluyuz. Yenidoğan dönem...
-
Prof. Dr. Yonca Tabak kışın yapacağımız birkaç yaşam tarzı değişikliği ile çocuğunuz nasıl daha az hasta olabil...
-
1- Pişik: Bebeklik döneminde çok sık karşılaşılır.. Pişik, bebek bezinin temas ettiği yerlerde, kapalılık, terleme, nem, idr...