-Bir bebekte
neden ek gıdalara başlamak gerekiyor?
Hayatın
ilk altı ayında anne sütü bebek için mükemmel bir gıda. Fakat 6 aydan sonra
sadece anne sütü alınması birçok bebekte beslenme sorunlarına yol açabiliyor.
Bu nedenle 4-6. aydan itibaren ek besinlerin verilmesi şart.
-Neden 6 ay?
Ek
besinlere başlama dönemi çocukluk çağının kritik bir dönemi. Bu nedenle ek
gıdalara ne zaman başlanacağı iyi tayin edilmeli. Geleneksel beslenmede ek
gıdalara bebek 5-6 ayını doldurunca başlanıyor.
-Ek besinlere
6. aydan önce başlamanın ne gibi sakıncaları var?
Her
şeyden önce bebeğin mide-barsak ve böbrek fonksiyonları yeteri kadar
olgunlaşmadığı için bu dönemde ek gıdaları almaya hazır değil. Mesela yenidoğan
döneminde verilen yarı katı gıdaları bebekler reddediyor (dille itme refleksi)
ve hatta kusuyorlar. Gerçi anneler bu gıdaları inatla vermeye devam ederlerse
bebekler bir müddet sonra bu duruma adapte olabiliyor. Ama ek besinlere erken
başlama, bebeğe hiç bir avantaj sağlamadığı gibi kısa ve uzun vadede önemli
sorunlara yol açabiliyor.
Ek
gıdalara erken geçen bebekler daha az acıkacakları için anne memesini daha az
ve daha isteksiz emiyorlar. Sonuç olarak anne sütü miktarı azalıyor.
Anne
sütüne dışarıdan mikrop bulaşma riski hemen hemen yok iken ek gıdalarda bu
olasılık yüksek. Bu dönemde mide asit salgısının düşük oluşu da enfeksiyon
riskini arttıran başka bir faktör.
Bundan
başka ek gıdalara erken başlandığında anne sütünün mikrop kırıcı faktörlerinin
etkisi ve başta demir olmak üzere bazı besin maddelerinin emilimi azalıyor.
Ayrıca besin alerjisi sıklığında artma oluyor.
-Ek gıdalara
erken ve geç başlamanın rizikoları:
A. Ek gıdalara erken (< 4 ay) başlamanın rizikoları :
1. Kısa vadeli komplikasyonlar
– Barsak fonksiyonların henüz olgun olmaması ve bulaşma riski nedeni ile
enfeksiyonlar ve ishaller
- Ek besinlerin başlanması nedeniyle anne sütü yapımında azalma
– Anne sütündeki besleyicilerden yararlanmasının azalması
– Besin alerjisi sıklığında artma
– Methemoglobinemi (nitratlı yiyecekler)
2. Uzun vadeli muhtemel komplikasyonlar
– Şişmanlık
– Damar sertliği
– Hipertansiyon
B. Ek gıdalara geç (> 6ay) başlamanın rizikoları:
– Beslenme yetersizliği
– Yetersiz enerji ve protein alımına bağlı olarak bağışıklıkta baskılanma
– Demir eksikliği
– Katı gıdaları reddetme
|
Hayatın
ilk 6. ayından sonra sindirim ve boşaltım sistemlerin fonksiyonları tümüyle
olmasa bile büyük ölçüde olgunlaşıyor. Bu durumda artık yarı katı ve katı
gıdalara geçiş mümkün olabiliyor.
Yenidoğan
ve körpe süt çocuklarının sindirim borusu geçirgen özellikte. Yeterince
sindirilmemiş proteinlerin kana geçmesi bağışıklık sistemini uyarıyor. Bu
nedenle ek gıdalara erken başlanan bebeklerde başta inek sütü ve yumurta olmak
üzere birçok besin maddesine karşı olan alerjik olaylar daha çok görülüyor.
Bebeğin yaşı ilerledikçe barsak geçirgenliği ve alerji olayları azalıyor.
-Ek gıdalara
nasıl başlanıyor?
Ek
gıdalara başlangıçta anne sütüne ya da kutu mamaya tamamlayıcı nitelikte
başlanıyor; bunlar zaman içinde yavaş yavaş sütün yerini tamamen alıyorlar.
Bunlara başlama zamanını belirleyen başlıca faktörler bebeğin besinsel
ihtiyacındaki artış, fizyolojik gelişmesindeki olgunlaşma ve ailenin
sosyoekonomik durumu.
Bebeğin
yaşı ne kadar büyük ve fizyolojik olarak ne kadar olgunsa ek gıdalara başlama
ile oluşabilecek sorunlarla o kadar kolay başa çıkabiliyor.
Bu aşamada her
bebeğin ayrı bir birey olduğu, gelişimlerinin, besinsel ihtiyaçlarının ve
aktivitelerinin farklı olabileceği unutulmamalı.
Ayrıca
ailelerin sosyoekonomik durumları ve beslenme alışkanlıkları mutlaka göz önüne
alınmalı. Bundan dolayı her hekim, anne babayla da işbirliği yaparak bu dönemin
başlangıcını her bebekte ayrı ayrı değerlendirmeli.
Ek
gıdalara erken başlayan bebekler erişkin yaşlarında daha fazla şişmanlık,
diyabet, hipertansiyon ve damar sertliği gibi hastalıklara maruz kalıyorlar.
-Ek gıdalar
verilirken nelere dikkat edilmeli?
Ek
gıdaların mikropla bulaşmamış olması, bu gıdaların kaynatılmış su kullanılarak
hazırlanması ve yiyeceklerin hazırlanmasında ve bebeğe verilmesinde kullanılan
biberon, kâse ve kaşık gibi araç ve gereçlerin iyi temizlenmesine dikkat
edilmeli.
Biberonların
temizliği tabak ve kaşığa göre daha zor. Bu nedenle ek gıdaların kaşıkla verilmesi hem temizlik açısından hem de bebeğin erişkinlere
verilen yemeklere hazırlanması bakımından önemli. Zaten uzun süre biberonla
beslenmenin diş gelişimi üzerine olumsuz etkileri de var.
Dört
aylık bebek kaşıkla beslenebilirlerse de kaşığın içindeki gıdaları tam olarak
temizleyemez. Ama altı ayını dolduran bir bebekte ise rahatlıkla kaşıkla
beslenmeye geçilebilir. Zaten bu dönemde verilen gıdalar katı ve yarı katı
nitelikte olması gerektiğinden biberon kullanımı da gerekli değil.
Herhangi
bir ek gıdaya başlanıldığında bebek o gıdayı reddedebiliyor. Çünkü o yiyecekle
ilk kez tanışmakta. Bu nedenle söz konusu gıda önce küçük miktarlarda verilmeli
ve daha sonra miktar çocuğu bir öğünde besleyecek şekilde arttırılmalı. Birkaç
ek gıdaya birden başlanılmamalı.
Her yeni gıdaya başlandığında dışkıda ufak
tefek değişikliklerin olabileceği normal kabul edilmeli ve telaşa kapılmamalı.
Çocuk
yeni verilen gıdayı reddederse ısrar edilmemeli. Fakat 1-2 hafta kadar bir süre
geçtikten sonra aynı yiyecek maddesi tekrar denenmeli. Yine de almak
istemiyorsa çocuğun sevdiği gıdaya katıştırılarak verilmesi denenebilir.
Anne
sütü verilirken mümkünse ek gıda verilmemeli. Bu husus anne sütü içinde bulunan
vitamin, mineral ve bağışıklık maddelerin emiliminin zarar görmemesi açısından
önemli. Eğer anne sütü ve ek gıda aynı öğünde verilecekse süt yapımının
azalmaması için önce anne sütü daha sonra ek mama verilmeli.
Yapılan
mamalar mümkünse aynı öğünde verilmeli, değilse temiz tutulmak koşulu ile aynı
gün içinde tüketilmeli.
Ek gıda seçimi yaparken aile bütçesini
sarsacak yiyeceklerden kaçınılmalı. Kolaylıkla bulunabilen ucuz gıda türlerinin
çoğu kez pahalı olanlardan daha yararlı olduğu unutulmamalı.
Bir yaşın altındaki çocuklar için evde
hazırlanan yiyeceklere fazla tuz ilâve edilmemeli.
-Ek gıdaların
temel özellikleri:
Biliyorsunuz
dişler genellikle 6. aydan itibaren çıkıyor. Bu durum artık yavaş yavaş katı
gıdalara başlanması gerektiğini gösteriyor.
6
aylıktan sonraki bebeklere verilen ek gıdaların temel özellikleri şunlar; yarı
katı nitelikte olması, alerjen olmaması, yeterli vitamin ve minerali içermesi,
ucuz olması.
Bu amaca uygun başlıca gıdalar ev yoğurdu,
kefir, unlu çorbalar (mercimek, tarhana vb.), sebze ve meyve püreleri.
Anneden
bebeğe geçen demir deposu altıncı aydan itibaren tükenmeye başlar. Artık anne
sütü içindeki demir bebeğe yetmiyor. Hele bebek inek sütü ile besleniyorsa
demir eksikliği daha da artıyor. Bu nedenle altıncı aydan sonra demirden zengin
ek gıdaların diyete eklenmesi şart.
Et hem kaliteli bir protein, hem de
çeşitli vitamin ve mineral kaynağı. Besleyici özelliklerinin daha üstün olması
nedeni ile mümkünse merada beslenen hayvan etleri tüketilmeli.
Et, önce kıyma,
daha sonra da didiklenmiş şekilde sebze mamalarına (püre) ekleniyor; çocuğun
yaşı ilerledikçe kıyma köfte şeklinde veriliyor.
-Et demir
eksikliğini de önlüyor değil mi?
Dünya
nüfusunun yarısında demir eksikliği var. Türkiye’de de aşağı yukarı aynı
oranda. 6 ay -2 yaş arasındaki çocuklarda ise oran %70-80’lere çıkıyor. Evet en
iyi demir kaynağı kırmızı etler, fakat bazı ailelerin bütçesi yeteri kadar et
almaya elverişli olmayabiliyor. Bu gibi durumlarda nohut, fasulye ve mercimek
gibi baklagillerin (C vitamini içeren gıdalar ile birlikte tüketildiğinde) de
iyi bir demir kaynağı olduğu unutulmamalı. Ayrıca baklagillerin protein
değerleri tam olarak aynı olmasa bile- et proteinlerine oldukça yakın.
Hem içermeyen demirler üç
değerlikli olduklarından bağırsaklardan iyi emilemiyorlar. Demir emilimi
yiyeceklerle birlikte alınan C vitamininden zengin gıdalar
(taze meyve ve sebzeler) ile arttırılabiliyor. Üzüm pekmezi sanıldığı kadar iyi
bir demir kaynağı değil. Ayrıca rafine şekerlerden zengin. Ama yine de tatlı
bir gıda verilecekse köy pekmezi tercih edilmeli.
Ama
yine de demir eksikliği o kadar çok ki 4-6 aydan sonra her bebeğe 1 yaşına
kadar demir damlası veriliyor.
Bu
arada mutlaka kullanması gereken vitaminin de D vitamini olduğu unutulmamalı. D
vitamini bebeklere günde 400-1000 ünite (4-10 damla) arasında veriliyor.
Bazı
doktorlar bebeklere karaciğer gibi sakatatın verilmemesi gerektiğini söylüyor.
Halbuki ninelerimiz annelerimizi beslerlerken, karaciğeri çiğneyip ağızlarına
koyarlarmış
Ninelerimiz
ne kadar da doğru yapıyorlarmış. Tabii burada milyonlarca yıllık geçmişi olan
bir gelenek söz konusu. Karaciğer ve beyin gibi sakatatlar hayvani gıdaların en
değerli bölümleri. Bakın aslan avını yerken önce karaciğer ve daha sonra da
diğer organlarını yiyormuş. Av büyük ve karnı doymuşsa et kısmını bırakır. Bu
nedenle bebek beslenmesinde sakatatın yasaklanmaları doğru değil. Hekimlerin
korkusu sakatattan insanlara parazit geçmesi. Fakat veteriner gözetiminde
kesilmiş hayvanların sakatatının yenilmesi bu bakımdan tehlikeli değil.
-Sabah
kahvaltısında neler verilebilir?
Mesela
yumurta verilebilir; besin değeri yüksek ve ucuz bir protein kaynağı. Bir
yumurtadan 3 hafta sonra bir civciv çıkıyor. Yani yumurtanın içinde bir canlıyı
oluşturabilecek her türlü yapı malzemesi var.
Bir
bebeğe altıncı aydan itibaren tam yumurta verilmeye başlanabilir (günde bir
tane). Eğer alerji gelişirse sadece yumurta sarısı verilir ve yumurta akına
alerji ihtimalinin azaldığı 1 yaşından sonra başlanılır. Rafadan yumurta lop
yumurtadan daha iyi. Köy yumurtası tercih edilmelidir (yani özgür dolaşan
tavukların yumurtası!!).
Sabah
kahvaltısında ya da diğer öğünlerde tam yağlı peynir ve zeytin ezilerek
verilebilir.
-İnek sütü
kullanmak zararlı mı?
Süt
bütün dünyada en önemli alerji nedeni; süt alerjisinin sıklığı %10’ları
geçiyor. Ayrıca inek sütü kullanımı C vitamini ve demir eksikliğine de yol
açabiliyor.
Bütün
bu sakıncalarına rağmen gelişmekte olan ülkelerde yaygın olan kötü beslenme
sorunu yüzünden, demir ve C vitamini (meyve püreleri) takviye edilmesi koşulu
ile inek sütü kullanılabilir.
-Kutu mamalar
da inek sütünden yapılmıyor mu?
Evet
inek sütünden yapılıyor. Bu nedenle onlar da alerjen. Yalnız bir avantajları
demir katkılı olmaları.
Fakat
inek sütü kullanımında bazı noktalar çok önemli. Sütün pastörizasyonu ve
ısıtılması bazı olabilecek patojen (hastalık yapan) bakterileri ortadan
kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikler) de yok etmekte. homojenize ve UHT sütler ise çok daha büyük bir sorun.
Gerek
kaynatılmış gerekse de pastörize ve UHT’li sütlerde sütün içinde bulunan
probiyotikler (faydalı mikroplar) ve sindirim enzimleri büyük ölçüde yok oluyor.
Ayrıca probiyotikler önemli bir özellikleri de sindirim enzimleri üretmeleri.
Bu enzimlerin bir bölümü proteinleri parçalıyor. Eğer proteinler yeteri kadar
sindirilmeden kana geçerse, bağışıklık sistemimiz bunları düşman olarak görüyor
ve tahrip etmeye çalışıyor. İşte alerji dediğimiz hastalıklar böyle oluyor.
Bu
sütlerin içindeki probiyotikleri ve sindirim enzimlerini artırmanın en iyi yolu
sütü, yoğurt mayası ya da daha iyisi kefir mayası ile mayalamak. Böylece ölü
sütü diriltmiş oluyorsunuz. Ama maalesef siz de biliyorsunuz marketlerde
satılan yoğurtların neredeyse hiç biri ekşimiyor. Çünkü raf ömrünü artırabilmek
için probiyotikleri yok ediliyor.
Bu
durumda en iyisi yoğurdun ya da kefirin evde yapılması.
-Yani süt, süt
olarak verilmesin diyorsunuz yanlış anlamadıysam, değil mi?
Evet
tam olarak söylediğim bu. Hatta muhallebi de yapılmasın diyorum. Çünkü
muhallebi ölmüş sütle yapılıyor, hem de tatlı. Bu yaşta çocukları tatlıya
alıştırmak metabolik sendromun tohumlarını ekiyor ki, biliyorsunuz metabolik
sendrom hastalıkların en az dörtte üçünün nedeni.
-Sebze
çorbasından da biraz bahsetseniz?
Çocuk
beslenmecileri sıvı olduğu için sebze çorbası değil yarı katı olan sebze
püresininin tüketilmesini isterler. Ama, bebek alışana kadar sebze maması çorba
şeklinde de verilebilir.
Mesela
bir tencereye 1 çay kaşığı tereyağı ya da zeytin yağı, 1 orta boy havuç, 1 orta
boy patates üç kahve fincanı su ve bir tutam tuz (mümkünse deniz ya da turşu
yapılan kaya tuzu) koyularak pişirilir. Daha sonra hiçbir ezme işlemi yapmadan
tel süzgeçten geçirilerek çorbanın suyu süzülür. Çorbanın suyuna 1 tatlı kaşığı
irmik atılır. 5 dakika daha kaynatılır. Eğer bebek çorba suyuna alışmışsa havuç
ve patates püre haline getirilerek verilmeye başlanır. Çocuk püreye alıştıktan
sonra içine pirinç de ilave edilir. Daha sonra püreye mevsimlik sebzeler de
(kabak, maydanoz, bezelye, ıspanak vb) ilave edilir.
-Diğer
çorbalara ne diyorsunuz? Mesela tarhana, mercimek çorbası
Baharatsız
tarhana ucuz ve besin değeri çok yüksek olan geleneksel bir mama. Mercimek
demirden zengin bir baklagil, bu nedenle çorbasının bebeklere verilmesi iyi bir
seçim olacaktır.
Tabii
bu arada evde pişirilen yemekler de bebeklere verilebilir. Örneğin kabak
dolması yapılmış; ezilerek bebeğe verilir.
Bu
arada bazı hekimler süt çocuklarının ek gıdalarına yağ konulmamasını istiyorlar
ki bu çok yanlış. Çünkü hızla büyüyen bebeğin yağa çok ihtiyacı vardır. Tabii
ki kullanılacak yağ sıvı ise zeytinyağı, katı ise hayvani yağlar olmalı.
-Dokuzuncu
aydan sonra beslenme?
Dokuzuncu
aydan itibaren bebekler artık katı gıdaları çiğneyebilecek kadar birkaç dişe
sahip oluyorlar. Bu dönem içinde evde yapılan tencere yemeklerine başlanabilir.
Böylece hem bebek normal yemeklere alışmış olur, hem de aile bütçesine yük
olmaz.
Bu dönem içinde anne sütü yavaş yavaş
azaltılarak kesilebilir. Fakat yeteri kadar ek gıda almak koşulu ile anne
sütüne iki yaşına kadar devam etmek en iyisidir.
Bu
yaştaki bir çocukta en çok görülen sorunlardan biri sadece sulu gıdaları yemeleri. Bu durum bazen 2-3 yaşına kadar devam edebilir. Katı
sert gıdaların yeteri kadar çiğnenmemesi, kemirilmemesi diş gelişimini de büyük
ölçüde bozarak çürüklere ve şekil bozukluklarına yol açıyor.
-Bir yaşından
sonra beslenme?
Bir
yaşından sonra çocuklar kural olarak aileleri ile birlikte üç öğün yemek
yerler. Ayrıca istenirse kuşluk ve ikindi vakitlerinde meyve, şekersiz (!)
yoğurt, kefir, peynir gibi yiyecekler verilebilir.
Süt
çocuklarına hızlı emilen şeker içeriği yüksek gıdaların
(ekmek, bisküvi, un, nişasta, pasta, şeker, pekmez, bal, kola, gazoz, meyve
suları) verilmesi insulin direncinin erken yaşta olmasına yol
açıyor. Bu nedenle şeker, un, nişasta ve bunlardan yapılan gıdaların çok
azaltılması gerekiyor.
-Son olarak
hazır kaşık mamaları için ne diyorsunuz?
Bunların
hiç biri annelerin evlerinde yaptığı sebze mamalardan daha iyi değil. Bence
yarı değerinde bile değil. Birisi o gün hazırlanmış, diğeri birkaç ay önce.
İçindekiler için tamamen doğal diyorlar. Ama nasılsa bu mamalar aylarca
bozulmadan raflarda kalabiliyor!
Mama
firmaları medyaya öyle reklamlar veriyorlar ki, sanırsınız ki bunlar mucizevi
gıdalar. Bu reklamları gören, duyan, bunları kullanmadıkları için anneler
suçluluk duygusuna kapılıyorlar,
Bir
de çocuk hekimleri (hepsi değil tabii) teşvik edince bebeklerine kendi
hazırladıklarını değil, bu mamaları veriyorlar. Bu arada bütçeleri de
sarsılıyor, doğal olarak.
Süt Çocuğu Beslenmesinin Evreleri:
0-6 ay: Emme dönemi Sıvı gıdalar (Anne sütü, modifiye hayvan sütü, kutu mamalar)
6-9 ay: Geçiş (kaşıkla beslenme) dönemi Unlu çorbalar
(tarhana), sebze püresi (az tuzlu), yoğurt, meyve püresi, et, balık, sakatat,
tavuk, yoğurt, yumurta, peynir,
9-12 ay: Modifiye erişkin (çiğneme) dönemi Baklagiller, ev yemekleri, meyve (küçük parçalar)
www.beslenmebulteni.com ' dan alıntıdır.
|
No comments:
Post a Comment