Sağlıklı Yaşamın sırrı var mıdır, evet
bu konuda çok yazılır çizilir, ancak ben
bugün olaya çok farklı bir açıdan yaklaşmak
istiyorum. Çünkü bence hastalıkla sağlık aslında
ince bir çizgiyle birbirinden ayrılıyor,
hastalıklara olan yaklaşımımız genel sağlığımızı
etkiliyor.
Doğaldan uzaklaştıkça sağlığımız bozuluyor,
başka hastalıklar başka tedaviler ve başka
yan etkilerle her geçen gün iş biraz
daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Çocuklar
Neden Sık Hastalanırlar?
Bu
sorunun en basit cevabı: Aslında çocuklar doğal olarak sık hastalanırlar. Bunu
yaşa göre de sınıflandırabiliriz. Öncelikle ilk 2 yaşa baktığımızda bağışıklık
sistemi henüz tam gelişmediği için, dış faktörlerle enfeksiyon etkenleri ile
henüz karşılaşmadığı için en ufak bir temasta sık hastalanırlar. Ancak
özellikle ilk 9 ayda, adeta bir mucize gibidir çok kolay da iyileşirler. Çünkü
hamilelik sırasında anneden geçen antikorlar bebekleri korur, hele
de ilk 6 ay sadece anne sütüyle
besleniyorsa bu koruma kalkanı daha da
güçlenir.
Hastalıklar genellikle 2 yaştan sonra azalmaya başlar, fakat
okula başlama ile birlikte hastalıklar yeniden sıklaşır. Bunun sebebi de,
kalabalık ortamlarda özellikle de kış aylarında farklı virüslerle yoğun ve sık
temas etmek ile ilgilidir.
Okula giden bir çocuğun aşağı yukarı ayda bir
hastalanması normal kabul edilebilir. Ancak önemli olan hastalığın ne sıklıkta
olduğundan ziyade, ne şekilde seyrettiği ve antibiyotik kullanımı gerekip gerekmediğidir.
Antibiyotik kullanım ihtiyacının göreceli bir kavram olduğu da unutulmamalıdır,
bir doktora göre kızarık bir boğaza hemen antibiyotik yazılırken, başka bir
doktora göre testler yapılmak şartıyla, bembeyaz iltihaplı bir boğaza 40 derece
ateşte bile antibiyotik verilmeyebilir.
Ne Zaman Doktora Gitmeli, Paniklemeli?
Kısaca
cevap verirsek gerektiğinde tabii ki doktora gidilmeli, ancak
hiçbir zaman paniğe kapılmamalıyız, sakinliğimizi
korumalıyız.
Bu sorunun cevabı çocuğun yaşına göre değişkenlik göstermektedir.
İlk 6 ayda hele de ilk 3 ayda ufak şikayetlerde bile hele de 1-2 günden
fazla sürüyorsa, mutlaka doktora gidilmelidir.
6 aydan hele de 1 yaştan sonra
ufak nezle, hafif öksürük gibi durumlarda ateş 38,5’i geçmiyorsa kendiliğinden
düşüyorsa 1-2 günden uzun sürmüyorsa evde beklenebilir.
Anne babaları en çok
korkutan belirtilerden biri ateştir,
aslında 38,5 üzerine çıkmadıkça ateş
düşürücü vermeye çok gerek yoktur.
Bu yazılanların tersi durumlarda mutlaka
hemen doktora başvurulmalıdır.
Özellikle hızlı ve
zor nefes alıp verme, aşırı bir hırıltı
ve 39,5’i geçen ateşlerde bir an önce
doktora gitmek en doğrusudur.
Ateş çok
inatçıysa, sık çıkıyor, tamamen düşürülemiyorsa veya ateş 38,5 civarı
bile olsa, 3 günden hele de 4 günden uzun sürüyorsa yine mutlaka doktora
gidilmelidir.
Sık Hastalanması Neyin Habercisi Olabilir?
Bir çocuğun sık
hastalanması genellikle ciddi bir sorunun habercisi değildir, daha önce de
söylediğim gibi yaşıyla ve bulunduğu konumla alakalı normal bir durum olma
ihtimali son derece yüksektir. Ancak bunun dışında hastalıkların seyrine
ve tipine göre, bu hastalıklar bazen belli durumların habercisi olabilir.
Örnek vermek
gerekirse sık sık kulak iltihabı olan, kulağında sıvı biriken, işitme sorunları
olan bir çocukta bu genellikle bir geniz eti, alerji veya bağışıklık sisteminde
hafif de olsa bir IgA düşüklüğünün habercisi olabilir.
Her soğuk algınlığında
hışıltılı bir solunum ıslık çalar gibi bir hırıltı duyulması, solunum
sıkıntısı olması, alerjik bronşiolit veya astım gibi durumların habercisi
olabilir.
Bir çocuk eğer
çok sık zatürre oluyorsa hele de kilo alımı yetersiz ve yağlı kakası varsa
Kistik Fibrozis dediğimiz genetik bir hastalık akla gelmelidir.
Sık ve
çeşitli ağır enfeksiyonlar geçirilmesi ağır bir
bağışıklık yetmezliği veya AİDS habercisi olabilir.
Çok sık boğaz
iltihabı olan bir çocukta, özellikle de boğaz kültüründe üreme yoksa,
periyodik ateş ile giden bazı genetik hastalıklardan özellikle PFAPA sendromunu
düşünmek gerekir, PFAPA sendromu antibiyotik dışı tedavilerle iyileştirilir.
Eğer tedaviler atakları bitirmezse, bademciklerin alınması
gerekebilir.
Tekrarlayan
ateş, hele de karın ağrısı ve/veya
eklem ağrılarıyla birlikte seyrediyorsa FMF (Ailevi
Akdeniz Ateşi) akla gelmelidir, bunlar kanında
mikrop var diye ifade edilen durumla çok
karışır, ancak sağlıklı bir çocuğun 1-2
ayda bir kanında mikrop olması çok da
mantıklı değildir.
Bağışıklığı Güçlendirmek İçin Neler Yapılmalı?
Çoğu zaman bu
sorunun cevabı kısaca, normalden uzaklaşmayın başka hiçbir şey yapmanıza da
gerek yok aslında. Aslında bağışıklık sitemi sadece
güçlü olmamalı, dengeli olmalı, doğru zamanda
doğru tepkileri verebilmeli. Çünkü kontrolsüz güç başka
sorunlara yol açacaktır.
Dengeli
ve sağlıklı bir bağışıklık sitemine sahip
olmak için 4 ipucu:
1. Mümkün olduğunca
normal doğum yapın, hamilelik takibinizi, normal doğumu destekleyen, çoğunlukla
tercih eden bir kadın doğum hekimi tercih edin.
2. İlk 6 ay sadece
anne sütüyle besleyin daha sonra kademeli geçişle anne sütünü giderek azaltın,
ancak bırakmayın, 2 yaşa kadar emzirmeye devam edin.
3. İlk 2 yaş Hiç
değilse 1 yaşa kadar mümkün olduğunca antibiyotiklerden uzak durun. Çünkü ilk 2
yaşta ne kadar çok virüs enfeksiyonu geçirir ve bu hastalıkları antibiyotiksiz
atlatırsınız, bağışıklık sisteminiz de o kadar akıllı, güçlü ve dengeli
olacaktır.
4. Bunun
dışında tabii ki dengeli beslenme, özellikle
meyve ve sebzelerin ihmal edilmemesi, açık
hava ve güneşten sıkça faydalanma bağışıklık
sistemi sağlığı için faydalı diğer faktörlerdir.
Antibiyotiklerden
uzak durmak için bazı ipuçları:
1. Öncelikle
antibiyotik kullanım ihtiyacının son derece göreceli bir kavram olduğunu
unutmayın. Bu nedenle çocuğunuzu takip edecek doktorunuzu seçerken antibiyotik
kullanım oranlarını mutlaka sorgulayın. Bu sorun ne yazık ki sadece kişisel
olarak çözülebilecek bir sorun değildir.
Bir doktorun günlük baktığı hasta
sayısı arttıkça, doğal olarak antibiyotik kullanım oranı da artacaktır ve bu
durum çoğu zaman doktorun hatası değildir.
2. 2 yaşın altında
genellikle boğazda Beta enfeksiyonu olmaz. Çünkü henüz bademcikler bağışıklık
sistemi fonksiyonlarını devir almamıştır yani bu enfeksiyonu yaratacak
yetenekte değildir. Dolayısıyla 2 yaşın altında
bir çocuğa boğazı kızarık denerek
antibiyotik yazılıyorsa 10 kere düşünün Çok
şüphe varsa da boğaz kültürü ya da
hızlı Beta testleri ile doğrulanmadan antibiyotik
başlanmamalıdır.
3. Yaşadığınız
enfeksiyonların %90 95’inin virüslere bağlı olduğunu unutmayın, dolayısıyla
aldığınız her 10 kutu antibiyotikten 9’unun gereksiz olduğunu bilin.
4. Kanında mikrop
var dendiğinde, sadece CRP yüksekliğinin tek başına anlam ifade etmediğini, kan
sayımındaki başka kriterlerin de değerlendirilmesi gerektiğini bilin.
5. İlk 6 aydaki
bebeklerde sümüklü yeşil kaka çoğu zaman bir enfeksiyon belirtisi değildir.
Birçok laboratuvarda amip testinin pozitif çıkması hiç bir anlam ifade etmez ve
son yıllarda kongrelerde bu tür dışkılar için test yapılması bile önerilmiyor.
6. Ateş vücudun
enfeksiyonla savaşının bir sonucudur 38,5’in altındaki ateşleri düşürmeye gerek
yoktur,
Yapılan birçok çalışma ateş düşürmenin ateşli havaleyi önlemediğini
göstermektedir.
Ateşli havale herhangi bir sakatlık ve zeka özürü bırakmaz,
dolayısıyla ateşten bu kadar korkmanın bir anlamı yoktur.
Bir dönem İstanbul’da
Japonların yoğun olarak yaşadığı Etiler
bölgesinde çocuk doktoru olarak çalıştım, inanın
39-40 derece ateşle, ilaç vermeden 3-4 gün
bekliyorlardı, ateşe olan yaklaşımımız biraz da
toplumsal algımızla alakalı. Bu insanlar saf veya
cahiller mi sizce, ben hiç öyle olmadığına eminim.
Ateşli havale 5 yaşından sonra neredeyse hiç geçirilmez.
Dolayısıyla 5
yaş sonrası ateş düşürücü için sınırınızı 39’a çıkarabilirsiniz. 10 yaştan
sonra 39,5-40’a bile ateş düşürücü vermeyebilirsiniz, en azından
1-2 saat ateşle bekleyebilirsiniz. Çünkü ateş
daha hızlı ve tam iyileşmeyi sağlar.
Sağlıcakla Kalın
No comments:
Post a Comment